C vitamini yetersizliğinde
Enfeksiyonlara karşı direncin azalması,
İştah azalması,
Yaraların iyileşmesinde gecikme,
Yaraların iyileşmesinde gecikme,
Diş eti şişmesi ve kanaması,
Kansızlık,
Yorgunluk,
Eklemlerde şişmeler,
Ateş meydana gelmektedir.
30 Aralık 2008 Salı
C Vitamininin Yararları
Demir emilimini artırır.
Vücuda giren virüslerin hareketliliğini azaltmakta ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmektedir.
Yaraların kapanmasını sağlayan enzimlerin oluşumunda etkilidir
Demir, kalsiyum, A, B, E vitaminlerinin vücutta daha iyi kullanılmalarını sağlar.
Damar içi hücrelerin yapısını koruyarak koroner kalp hastalığı oluşum riskini azaltır.
Güneş ve çok güçlü ışıklara karşı gözlerimizi koruyarak katarakt oluşumunu geciktirir.
Kanserle savaşta en etkin maddelerden biridir.
Kılcal damar yapısını kuvvetlendirir.
Vücuda giren virüslerin hareketliliğini azaltmakta ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmektedir.
Yaraların kapanmasını sağlayan enzimlerin oluşumunda etkilidir
Demir, kalsiyum, A, B, E vitaminlerinin vücutta daha iyi kullanılmalarını sağlar.
Damar içi hücrelerin yapısını koruyarak koroner kalp hastalığı oluşum riskini azaltır.
Güneş ve çok güçlü ışıklara karşı gözlerimizi koruyarak katarakt oluşumunu geciktirir.
Kanserle savaşta en etkin maddelerden biridir.
Kılcal damar yapısını kuvvetlendirir.
Etiketler:
c vitamini,
C Vitamininin Yararları,
katarakt nedenleri,
kılcal damarlar
Bebeklerde Demir Eksikliği Ve önleme yolları
1. İlk bir yıl bebeğinizi Anne Sütü ile besleyin.
2. Eğer anne sütü yetersiz ise bebeğinize demir le güçlendirilmiş mamalar verin.
3. İlk 2-3 aydan sonra ek demir verin
4. Çocuğunuzu demir içeriği zengin gıdalarla besleyin.
5. 1-2 yaşındaki çocuğunzun içtiği inek sütünü günlük 500 ml ile sınırlayın. Daha fazlası aldığı demir içeriği fazla gıdalardan emilimi azaltır ve anemiye sebep olur.
6. Kurşun zehirlenmesi olan bebeklere demir eksikliği de oluşur.
7. Bebeğinizi haftanın birçok günü demir içeriği zengin et, tavuk,balık, yumurta, fasulya ve kuru hububatlarla besleyin.
8. Bebeğinize bol bol c Vitaminince zengin gıdalar verin (Portakal suyu vs.) C vitamini demirin emilimini arttırmaktadır.
2. Eğer anne sütü yetersiz ise bebeğinize demir le güçlendirilmiş mamalar verin.
3. İlk 2-3 aydan sonra ek demir verin
4. Çocuğunuzu demir içeriği zengin gıdalarla besleyin.
5. 1-2 yaşındaki çocuğunzun içtiği inek sütünü günlük 500 ml ile sınırlayın. Daha fazlası aldığı demir içeriği fazla gıdalardan emilimi azaltır ve anemiye sebep olur.
6. Kurşun zehirlenmesi olan bebeklere demir eksikliği de oluşur.
7. Bebeğinizi haftanın birçok günü demir içeriği zengin et, tavuk,balık, yumurta, fasulya ve kuru hububatlarla besleyin.
8. Bebeğinize bol bol c Vitaminince zengin gıdalar verin (Portakal suyu vs.) C vitamini demirin emilimini arttırmaktadır.
Demir Eksikliliğinin Nedenleri ?
Demir eksikliği anemisinin nedenleri:
1. Yetersiz demir alımı:Gıdalarla dışarıdan alınan demirin yetersizliği halinde oluşur. Sosyo ekonomik düzeyi düşük toplumlarda, beslenme alışkanlıkları yanlış olan toplumlarda sık görülmektedir. Ek besinlere geç başlama, aşırı inek sütü kullanımı bebeklerde anemiye sebep olabilir.Vejeteryan beslenme, yanlış uygulanan zayıflama rejimleri, yeme bozuklukları da anemiye neden olan sebeplerdendir.
2. Doğumla ilgili nedenler: Prematürelik, çoğul gebelikler anemiye neden olabilir.
3. Demir gereksiniminin arttığı durumlar:Ülser kanamaları, kadınlarda adet kanamaları gibi akut veya kronik kan kaybı,paraziter enfeksiyonlar, özellikle yaşamın ilk yılı ve adelosan dönemi gibi hızlı büyüme dönemlerinde demir gereksinimi artmakta ve anemiler görülebilmektedir.
4. Demirin Emilim bozuklukları Kronik ishaller, Kronik enfeksiyonlar ,Sindirim sistemi anomalileri , Malabsorbsiyon sendromu gibi demir emiliminin bozulduğu durumlarda anemi görülebilir.
5. Kurşun zehirlenmesi: Özellikle sanayileşmiş toplumlarda özellikle akaryakıtta ki kurşunun havaya karışması ile oluşan kurşun zehirlenmelerinde demir eksikliği anemileri görülebilmektedir. Önlem olarak yiyeceklerin bol su ile yıkanması ve üzeri örtülü kaplarda saklanması önerilmektedir.
1. Yetersiz demir alımı:Gıdalarla dışarıdan alınan demirin yetersizliği halinde oluşur. Sosyo ekonomik düzeyi düşük toplumlarda, beslenme alışkanlıkları yanlış olan toplumlarda sık görülmektedir. Ek besinlere geç başlama, aşırı inek sütü kullanımı bebeklerde anemiye sebep olabilir.Vejeteryan beslenme, yanlış uygulanan zayıflama rejimleri, yeme bozuklukları da anemiye neden olan sebeplerdendir.
2. Doğumla ilgili nedenler: Prematürelik, çoğul gebelikler anemiye neden olabilir.
3. Demir gereksiniminin arttığı durumlar:Ülser kanamaları, kadınlarda adet kanamaları gibi akut veya kronik kan kaybı,paraziter enfeksiyonlar, özellikle yaşamın ilk yılı ve adelosan dönemi gibi hızlı büyüme dönemlerinde demir gereksinimi artmakta ve anemiler görülebilmektedir.
4. Demirin Emilim bozuklukları Kronik ishaller, Kronik enfeksiyonlar ,Sindirim sistemi anomalileri , Malabsorbsiyon sendromu gibi demir emiliminin bozulduğu durumlarda anemi görülebilir.
5. Kurşun zehirlenmesi: Özellikle sanayileşmiş toplumlarda özellikle akaryakıtta ki kurşunun havaya karışması ile oluşan kurşun zehirlenmelerinde demir eksikliği anemileri görülebilmektedir. Önlem olarak yiyeceklerin bol su ile yıkanması ve üzeri örtülü kaplarda saklanması önerilmektedir.
Demir Eksikliği Tedavisi
Anemi (kansızlık) kan hastalıklarında en sık rastlanılan belirti olup kandaki Hemoglobin (Hb) düzeyinin beklenenden daha düşük çıkmasına denir.Anemi nedenleri arasında %90 ile Demir Eksikliğianemisi ilk sırayı almaktadır. Dünyada erkeklerin ortalama yüzde 20'si kadınların yüzde 35'i,gebe kadınların %50 si çocukların ise yüzde 40'ı anemiktir.Gelişmiş ülkelerde 0-5 yaş arası çocuklarda Kansızlık yüzde 4-20 iken az gelişmiş ülkelerde aynı yaş grubunda kansızlık oranı yüzde 80'lere kadar çıkmakta, ülkemizde ise bu oran %50 civarındadır.Demir eksikliği tüm yaş gruplarında özellikle 6-24 aylar arasında bebek ve çocuklarda aneminin en yaygın nedeni olarak kabul edilmektedir.
Hemoglobin kırmızı kan hücreleri (eritrosit) lere rengini veren ve oksijenin kanda taşınmasını sağlayan bir Proteindir. Demir ise hemoglobinin temel yapısına giren bir elementtir.Akciğerlerde alınan oksijenin hemoglobine bağlanarak dokulara aktarılmasında büyük önem taşır. Demir vücuda dışarıdan aldığımız gıdalar ve yıkılan hücrelerden açığa çıkan demirin yeniden değerlendirilmesi ile girmektedir.
Hemoglobin kırmızı kan hücreleri (eritrosit) lere rengini veren ve oksijenin kanda taşınmasını sağlayan bir Proteindir. Demir ise hemoglobinin temel yapısına giren bir elementtir.Akciğerlerde alınan oksijenin hemoglobine bağlanarak dokulara aktarılmasında büyük önem taşır. Demir vücuda dışarıdan aldığımız gıdalar ve yıkılan hücrelerden açığa çıkan demirin yeniden değerlendirilmesi ile girmektedir.
Kemik Erimesini Engelleyen Besinler
Günlük alınması gereken kalsiyum miktarı, genç kadınlar için 1300 miligram olarak tavsiye ediliyor. Bunu nerden alabiliriz diye merak ediyorsanız.. 1 fincan süt 300 miligram, 1 kase yoğurt 400 miligram içeriyor. Yani 3 fincan süt ya da 2 fincan süt ve 1 fincan yoğurt, günlük miktarı karşılayacaktır. Dondurma, peynir, sütlü tatlı ve ayran gibi diğer süt ürünlerini de almayı ihmal etmeyin..
Ancak, unutulmaması gereken bir husus da, fosforik asit içeren diğer içecekler kasiyumu yok ediyor. Bu nedenle çocuk ve gençlerin içeceklerine de dikkat etmek gerekli.
Ancak, unutulmaması gereken bir husus da, fosforik asit içeren diğer içecekler kasiyumu yok ediyor. Bu nedenle çocuk ve gençlerin içeceklerine de dikkat etmek gerekli.
Bebek Ölümleri
Toplantı, UNİCEF gibi kurumların yanı sıra çeşitli ülkelerin hükümet görevlileri, bilim adamları, bebek maması sektörü temsilcileri ve emzirme yanlısı sivil toplum örgütleri gibi geniş bir katılımla gerçekleştirilir. Bu toplantının sonucunda, sektörle ilgili süregelen malum pazarlama faaliyetlerinin bu şekilde devam edemeyeceği ve tüm üreticilerin ürünlerinin satışı için uygulaması gereken uluslar arası bir regülasyonun tespit edilmesinin şart olduğu kararına varılır.
Sonuçta, üretici firmaların uluslar arası arenada da uygulamak zorunda olduğu bu kurallar (Kod), tarafların 1981'de WHO liderliğinde toplanmasıyla, oldukça sancılı bir itiraz sürecinden sonra tarihi bir oylamayla kabul edilir. 3 ülkenin katılmadığı oylama, 118 ülkenin kabul oyu ve bir ülkenin de karşı oy kullanmasıyla sonuçlanarak uygulamaya koyulur.
Karşı oy Amerika Birleşik Devletlerine aittir. Kodun oluşturulmasında en çok söz hakkı üretici ülkelere ait olmasına rağmen uygulamada pek çok sorunla karşılaşılır.
1981'deki toplantıda alınan karar özetle, bebek maması üreten firmaların, bu ürünleri satmak için herhangi bir pazarlama faaliyeti yapmasını ve bunların anne sütünü ikame eden bir alternatifmiş gibi muhtelif reklam ve promosyon taktikleri kullanılarak piyasalara sunmasını kesinlikle yasaklar.
Ancak, yaklaşık 10-15 uluslar arası firmanın bebek gıda piyasasına hakim olduğu sektörde durum tam tersine işler. Anneler, yasaklanmış olmasına rağmen devam eden direkt veya dolaylı reklam ve promosyonlardan etkilenerek hem yanlış yönlendirilmekte hem de bu mamaların kullanımına bağımlı hale getirilmektedir.
WHO'nun araştırmalarına göre, özellikle gelişmekte olan ülkelerde her yıl 1,5 milyon çocuğun anne sütü ile beslenmemesinden kaynaklanan bağışıklık sorunlarından ötürü yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
Bundan 25 yıl önce sadece bu konuya odaklanarak gönüllü bir örgüt olarak kurulan IBFAN (International Baby Food Action Network- Uluslararası Bebek Gıda Hareketi Ağı), bebeklerin suni mamalar yerine doğal anne sütü ile beslenmesi için, uluslar arası boyutta kabul edilmiş olan bu Kod'un uygulanmasında en önemli takipçi durumuna gelmiş.
Sonuçta, üretici firmaların uluslar arası arenada da uygulamak zorunda olduğu bu kurallar (Kod), tarafların 1981'de WHO liderliğinde toplanmasıyla, oldukça sancılı bir itiraz sürecinden sonra tarihi bir oylamayla kabul edilir. 3 ülkenin katılmadığı oylama, 118 ülkenin kabul oyu ve bir ülkenin de karşı oy kullanmasıyla sonuçlanarak uygulamaya koyulur.
Karşı oy Amerika Birleşik Devletlerine aittir. Kodun oluşturulmasında en çok söz hakkı üretici ülkelere ait olmasına rağmen uygulamada pek çok sorunla karşılaşılır.
1981'deki toplantıda alınan karar özetle, bebek maması üreten firmaların, bu ürünleri satmak için herhangi bir pazarlama faaliyeti yapmasını ve bunların anne sütünü ikame eden bir alternatifmiş gibi muhtelif reklam ve promosyon taktikleri kullanılarak piyasalara sunmasını kesinlikle yasaklar.
Ancak, yaklaşık 10-15 uluslar arası firmanın bebek gıda piyasasına hakim olduğu sektörde durum tam tersine işler. Anneler, yasaklanmış olmasına rağmen devam eden direkt veya dolaylı reklam ve promosyonlardan etkilenerek hem yanlış yönlendirilmekte hem de bu mamaların kullanımına bağımlı hale getirilmektedir.
WHO'nun araştırmalarına göre, özellikle gelişmekte olan ülkelerde her yıl 1,5 milyon çocuğun anne sütü ile beslenmemesinden kaynaklanan bağışıklık sorunlarından ötürü yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
Bundan 25 yıl önce sadece bu konuya odaklanarak gönüllü bir örgüt olarak kurulan IBFAN (International Baby Food Action Network- Uluslararası Bebek Gıda Hareketi Ağı), bebeklerin suni mamalar yerine doğal anne sütü ile beslenmesi için, uluslar arası boyutta kabul edilmiş olan bu Kod'un uygulanmasında en önemli takipçi durumuna gelmiş.
29 Aralık 2008 Pazartesi
Cilt Çatlaklarından Kurtulma
Vücudumuzda yağlanan bölgeler daha çok cilt çatlaklarına maruz kalır. Cildimizin su dengesini korumalı ve onu nemlendirici krem ve losyonlarla bakım yapmalıyız. Bu şekilde esnekliği arttırarak çatlamaların oluşmasını engelleyebiliriz. Cildimiz için kullanabileceğimiz kremler çeşit çeşittir. Bir dermatoloğa gittiğinizde size en uygun çatlak önleyici nemlendirici özelliği bulunan kremi verecektir. Banyo yaparken lif kullanmaya özen gösterin. Cilt yapısını lifleyerek cilt çatlaklarına engel olduğunuz gibi selülit oluşumunada dur diyebilirsiniz.
Cilt çatlakları için kozmetik ve estetik olarak birçok çözümde bulunmaktadır. Tabiki başlangıç döneminde size anlattıklarımızı uygular ve bir dematolog yardımı alırsanız sorunu kökünden halletmiş oluruz. Tabiki bu arada aşırı kilo alıp vermekten kaçının. Unutmayın cilt çatlaklarının olmasının en büyük sebebi aşırı kilo alıp vermedir. Şimdilik hepinize sağlıklı mutlu günler.
Cilt çatlakları için kozmetik ve estetik olarak birçok çözümde bulunmaktadır. Tabiki başlangıç döneminde size anlattıklarımızı uygular ve bir dematolog yardımı alırsanız sorunu kökünden halletmiş oluruz. Tabiki bu arada aşırı kilo alıp vermekten kaçının. Unutmayın cilt çatlaklarının olmasının en büyük sebebi aşırı kilo alıp vermedir. Şimdilik hepinize sağlıklı mutlu günler.
Ağız Kokusunu Giderme
Ağız kokusunun bir çok nedeni bulunmakta. Bunların en çok bilinenleri dişlerin arasında kalan yiyecekler nedeniyle oluşan bakteriler ve bu bakterilerin neden olduğu diş çürükleridir. bunların dışında hormonal nedenler ve bazı sindirim sistemi rahatsızlıkları sayılabilir.
Ağzımızda üretilen tükürük salgısı ağzı temizler. Mesela sabahları kalktığımızda ağzımızda kötü bir koku hissederiz. İşte bu koku gece uyurken tükürük salgılamasının durmasından kaynaklanmaktadır. Yemek yeme isteği duyduğumuzda ağzımız kokabilir. Ramazan aylarında oruç tutulduğunda olduğu gibi. Aç kaldığımızda sakız çiğnediğimizde koku gider çünkü tükürük bezleri çalışarak daha fazla tükürük salgılar. Buda ağzımızı temizler.
Bunların dışında sindirim sistemi hastalığı yaşayanlarda ve alkol tüketimide ağız kokusuna neden olur. Karaciğer rahatsızlıkları, dişeti ve diş çürüü sorunu yaşayanlarda, akciğer hastalığı bulunanlardada ağız kokusu oluşur.
Ağız kokusu için eczanelerde birçok ürün bulunmaktadır. Bu ürünler kısa bir süre için ağız kokusunu kamufle etmektedir. Asıl sorunu anlayabilmek için bir iç hastalıkları uzmanına görünmeniz en doğrusu olacaktır.
Ağzımızda üretilen tükürük salgısı ağzı temizler. Mesela sabahları kalktığımızda ağzımızda kötü bir koku hissederiz. İşte bu koku gece uyurken tükürük salgılamasının durmasından kaynaklanmaktadır. Yemek yeme isteği duyduğumuzda ağzımız kokabilir. Ramazan aylarında oruç tutulduğunda olduğu gibi. Aç kaldığımızda sakız çiğnediğimizde koku gider çünkü tükürük bezleri çalışarak daha fazla tükürük salgılar. Buda ağzımızı temizler.
Bunların dışında sindirim sistemi hastalığı yaşayanlarda ve alkol tüketimide ağız kokusuna neden olur. Karaciğer rahatsızlıkları, dişeti ve diş çürüü sorunu yaşayanlarda, akciğer hastalığı bulunanlardada ağız kokusu oluşur.
Ağız kokusu için eczanelerde birçok ürün bulunmaktadır. Bu ürünler kısa bir süre için ağız kokusunu kamufle etmektedir. Asıl sorunu anlayabilmek için bir iç hastalıkları uzmanına görünmeniz en doğrusu olacaktır.
Etiketler:
ağız kokusu ilaçları,
ağız kokusu tedavi,
Ağız Kokusunu Giderme
Ayak Bakımı Nasıl Yapılmalıdır ?
Ayak bakımı konusu gerçekten çok önemli. Bütün bir yaz döneminde açık ayakkabılar giydikten sonra artık bakım zamanı geldi demektir. Bayanların olduğu kadar erkeklerinde ayak bakımlarına dikkat etmeleri oldukça önemli. Ayaklarınızın bakımı için yapabileceğiniz peeling uygulaması ile ölü hücrelerden kurtulabilirsiniz. Sonrasında yapacağınız hafif bir ayak masajı ilede yorgunluğunu alırve kan akışını rahatlatabilirsiniz.
Ayak sağlığı için yapabileceğiniz kolay yöntemlerden birde yüzüstü yatarken dizlerinizi kırarak durduğunuzda kan akışını tersine döndürerek kılcal damarları rahatlatabilirsiniz. Ayaklarınızda mantar türü rahatsızlıklar varsa bunu mutlaka bir uzman doktora giderek tedavi ettirmelisiniz. Unutmayın ayaklarınız ne kadar sağlıklı olursa sizde o kadar rahatlarsınız.
Örneğin kadınlar sivri uçlu ayakkabılara bayılırlar. Çok kötü bir seçim en azından abiye bile giyecekseniz fazla topuklu ve sivri uçlu modellerden uzak durun. Bu ayakkabılar ayak parmaklarınızda yamulmalara ve hatta estetik gerektirecek derecede rahatsızlıklara neden olur. Mümkün olduğunca hafif topuklu ve parmaklarınızı rahatsız etmeyecek ayakkabıları tercih edin. Pedikür ve ayakların nemlendirilmesine dikkat edin. Özellikle ayakları çok terleten çorap ve ayakkabılardan uzak durun. Bu sayede mantar oluşumuna karşı önleminizi almış olursunuz. Şiş ayaklarınız için size bir öneri sunmak isterim.
Bir litre kadar suya 2 avuç papatya ve limon kabuğunu atarak kısık ateşte kaynatın. Kaynayan su ılıdıktan sonra ayaklarınızı bu suya sokun ve 30 dakika suda bekletin. Ayaklarınızı hergün muntazam soğuk suyla yıkamanız onların şişliğini ve yorgunluğunu alır. Kan akışı hızlanarak damarların genişlemesini önlersiniz. Banyo sonrası topuklarınızı ponza taşıyla ovarak rahatların. Ayaklarınızın altlarına kese ile ovarsanız doğal bir masaj yapmış olursunuz. Şimdilik benden bu kadar diğer yazım herhalde pedikür yapmanın incelikleri olucaktır. Herkese sağlıklı günler.
Ayak sağlığı için yapabileceğiniz kolay yöntemlerden birde yüzüstü yatarken dizlerinizi kırarak durduğunuzda kan akışını tersine döndürerek kılcal damarları rahatlatabilirsiniz. Ayaklarınızda mantar türü rahatsızlıklar varsa bunu mutlaka bir uzman doktora giderek tedavi ettirmelisiniz. Unutmayın ayaklarınız ne kadar sağlıklı olursa sizde o kadar rahatlarsınız.
Örneğin kadınlar sivri uçlu ayakkabılara bayılırlar. Çok kötü bir seçim en azından abiye bile giyecekseniz fazla topuklu ve sivri uçlu modellerden uzak durun. Bu ayakkabılar ayak parmaklarınızda yamulmalara ve hatta estetik gerektirecek derecede rahatsızlıklara neden olur. Mümkün olduğunca hafif topuklu ve parmaklarınızı rahatsız etmeyecek ayakkabıları tercih edin. Pedikür ve ayakların nemlendirilmesine dikkat edin. Özellikle ayakları çok terleten çorap ve ayakkabılardan uzak durun. Bu sayede mantar oluşumuna karşı önleminizi almış olursunuz. Şiş ayaklarınız için size bir öneri sunmak isterim.
Bir litre kadar suya 2 avuç papatya ve limon kabuğunu atarak kısık ateşte kaynatın. Kaynayan su ılıdıktan sonra ayaklarınızı bu suya sokun ve 30 dakika suda bekletin. Ayaklarınızı hergün muntazam soğuk suyla yıkamanız onların şişliğini ve yorgunluğunu alır. Kan akışı hızlanarak damarların genişlemesini önlersiniz. Banyo sonrası topuklarınızı ponza taşıyla ovarak rahatların. Ayaklarınızın altlarına kese ile ovarsanız doğal bir masaj yapmış olursunuz. Şimdilik benden bu kadar diğer yazım herhalde pedikür yapmanın incelikleri olucaktır. Herkese sağlıklı günler.
El Bakımı Nasıl Yapılmalıdır ?
Günümüzde birçok bayan ellerine muntazam özen göstermek için uğraşmakta. Ellerimizin yıpranmasına neden olan birçok etken bulunmkta. Bunlara eldivensiz bulaşık, çamaşır yıkamak, çok fazla soğuk ve sıcak suya tutmak v.b katabiliriz. El bakımında doğal yolları tercih edebileceğiniz gibi kozmetik ürünlerinide tercih edebilirsiniz. El bakımı yapmadan önce ellerimizi günlük işlerimizi yaparken koruyarak yıpranmalarının, çatlamalarının önüne geçebiliriz.
Eldivensiz kesinlikle yukarıda anlatılan işlemleri yapmayınız. Yatmadan önce ellerinize mutlaka nemlendirici krem sürün. Kremi sürerken ellerinize masaj yaparak uygulayın. Mutlaka parmak aralarına kremi yedirin. Ayrıca piyasada bulunan doğal sabunlarla ellerinizi yıkamaya özen gösterin mesela aloeveralı sabunlar var. Bunlar el bakımı için çok ideal bende kullanıyorum. Ellerimi yumuşacık yapıyor.
Şimdi size el bakımında kullanabileceğiniz evde kendinizin hazırlayabileceği bir krem tarifi sunmak istiyorum. Bir tatlı kaşığı balı biraz ateşte eritin ve içersine 2 çorba kaşığı susam yağı, 1 çorba kaşığı gliserin ve aynı ölçüde badem yağı katarak karıştırın. Krem formunu aldıktan sonra bir kavanoza koyarak saklayabilirsiniz. Gelelim kullanımına. Akşamları yatmadan bu kremi elimize masaj yaparak parmak araları dahil yediriyoruz. sonra plastik bol eldivenlerden elimize takarak işlemi tamamlıyoruz. Sabah ılık suyla yıkayabilirsiniz.
Ellerinizin yumuşaması için kullanılacak bir bakım kürü uygulamaya ne dersiniz. Bir litre kadar su içersine 5 çorba kaşıa rendelenmiş ısırgan otu koyarak kaynatın. Çay gibi demlensin. su ılıklaştıktan sonra ellerinizi suyun içersinde 15 dakika beklettiğinizde elleriniz yumuşacık olucaktır. Ayrıca salatalık kabukları ile yapacağınız masajda elleriniz için doğal bir yumuşatıcı görevi görecektir.
Eldivensiz kesinlikle yukarıda anlatılan işlemleri yapmayınız. Yatmadan önce ellerinize mutlaka nemlendirici krem sürün. Kremi sürerken ellerinize masaj yaparak uygulayın. Mutlaka parmak aralarına kremi yedirin. Ayrıca piyasada bulunan doğal sabunlarla ellerinizi yıkamaya özen gösterin mesela aloeveralı sabunlar var. Bunlar el bakımı için çok ideal bende kullanıyorum. Ellerimi yumuşacık yapıyor.
Şimdi size el bakımında kullanabileceğiniz evde kendinizin hazırlayabileceği bir krem tarifi sunmak istiyorum. Bir tatlı kaşığı balı biraz ateşte eritin ve içersine 2 çorba kaşığı susam yağı, 1 çorba kaşığı gliserin ve aynı ölçüde badem yağı katarak karıştırın. Krem formunu aldıktan sonra bir kavanoza koyarak saklayabilirsiniz. Gelelim kullanımına. Akşamları yatmadan bu kremi elimize masaj yaparak parmak araları dahil yediriyoruz. sonra plastik bol eldivenlerden elimize takarak işlemi tamamlıyoruz. Sabah ılık suyla yıkayabilirsiniz.
Ellerinizin yumuşaması için kullanılacak bir bakım kürü uygulamaya ne dersiniz. Bir litre kadar su içersine 5 çorba kaşıa rendelenmiş ısırgan otu koyarak kaynatın. Çay gibi demlensin. su ılıklaştıktan sonra ellerinizi suyun içersinde 15 dakika beklettiğinizde elleriniz yumuşacık olucaktır. Ayrıca salatalık kabukları ile yapacağınız masajda elleriniz için doğal bir yumuşatıcı görevi görecektir.
Pratik Sağlık Bilgileri
Gömlek yakalarındaki kirleri gidermek için, gömleği makineye atmadan önce yaka kısmına sabun sürüp 15 dakika bekletin.
Tutkal lekelerini çıkarmak için, sirke ile ıslatıp, bol su ile durulanmalıdır.
Masanızın üzerine damlayan mumları çıkarmak için lekenin üzerine neft döküp 5 dakika bekleyin sonra nemli bir bezle silin.
Ellerdeki soğan ve sarımsak kokularını giderebilmek için yapılacak en iyi şey, haşlanmış patatesle ovmaktır.
Çay lekesi:
Pamuklu ve yünlülerde: leke taze ise, ılık suya batırılmış bir bezle ovulur.
Eskimiş ise, içine limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçası ile silinir.Ilık su ile çalkalanır.
Bir yerdeki sigara dumanını yok etmek için hemen mum yakın
Ütüde sararan elbise hemen oksijenli su ile silinirse sararan yerler kaybolur.
Kuru bakliyatları bir gece önceden ılık suya koyun ve haşlarken içine biraz karbonat ilave edin
Sürahinizin dibi kir tutmuş ise, içine bir avuç tuz ile sirke koyup çalkalayınız
Tertemiz olacaktır.
Buzdolabındaki nemi almak için, dolaba içi tuz dolu bir kap konur.
Pişirdiğiniz kek kalıbından çıkmıyor ise, kabın altına ıslak bir bez yayarak biraz bekletin
Konserve açıldıktan sonra cam kavanozda saklanırsa daha dayanıklı olur.
Tutkal lekelerini çıkarmak için, sirke ile ıslatıp, bol su ile durulanmalıdır.
Masanızın üzerine damlayan mumları çıkarmak için lekenin üzerine neft döküp 5 dakika bekleyin sonra nemli bir bezle silin.
Ellerdeki soğan ve sarımsak kokularını giderebilmek için yapılacak en iyi şey, haşlanmış patatesle ovmaktır.
Çay lekesi:
Pamuklu ve yünlülerde: leke taze ise, ılık suya batırılmış bir bezle ovulur.
Eskimiş ise, içine limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçası ile silinir.Ilık su ile çalkalanır.
Bir yerdeki sigara dumanını yok etmek için hemen mum yakın
Ütüde sararan elbise hemen oksijenli su ile silinirse sararan yerler kaybolur.
Kuru bakliyatları bir gece önceden ılık suya koyun ve haşlarken içine biraz karbonat ilave edin
Sürahinizin dibi kir tutmuş ise, içine bir avuç tuz ile sirke koyup çalkalayınız
Tertemiz olacaktır.
Buzdolabındaki nemi almak için, dolaba içi tuz dolu bir kap konur.
Pişirdiğiniz kek kalıbından çıkmıyor ise, kabın altına ıslak bir bez yayarak biraz bekletin
Konserve açıldıktan sonra cam kavanozda saklanırsa daha dayanıklı olur.
Cilt Güzelleştirici Yiyecekler
Brokoli, süt, havuç gibi sebzelerin ortak özellikleri cilt için oldukça önemli olan a vitamini açısından zengin olmaları ve cilt yapısını oldukça güçlü şekilde korumalarıdır. Bir çoğumuz a vitamininin sadece gözler üzerinde etkili olduğunu düşünmekte ve görme yetimizin sağlığı ve güçlenmesi için gerekli olduğu düşünülmekte. Fakat öyle değil a vitamini vücudumuzu dolaşırken ölmeye başlayan hücrelerin yenilenmesine ve cilt dokusunun kendisini onarmasına yardımcı omaktadır. Vücudun olumsuz yönde etkilenmesine neden olan enfeksiyonlara karşıda oldukça etkili bir vitamindir.
A vitamini cilt yapısını korumakla kalmaz yıpranan cilt yüzeyindeki cilt kırışıklıklarını gidererek cildin her yaşta pürüzsüz ve sağlıklı görünmesini sağlar. Beslenirken biraz olsun cildinizi düşünüyorsanız A vitamini açısından zengin olan brokoli, havuç gibi koyu yeşil ve koyu turuncu renkte sebzeler tüketmeye dikkat edin. A vitamini ayrıca cilt yüzeyinde oluşan sivilce ve siyah noktaların oluşumunun engellenmesine karşıda oldukça yararlıdır. Mümkünse A vitaminini kapsül hap olarak değilde sebzelerin tüketilmesi yoluyla almanız daha doğru olacaktır. sonuçta doğal olması tercihimiz olmalı.
A vitamini cilt yapısını korumakla kalmaz yıpranan cilt yüzeyindeki cilt kırışıklıklarını gidererek cildin her yaşta pürüzsüz ve sağlıklı görünmesini sağlar. Beslenirken biraz olsun cildinizi düşünüyorsanız A vitamini açısından zengin olan brokoli, havuç gibi koyu yeşil ve koyu turuncu renkte sebzeler tüketmeye dikkat edin. A vitamini ayrıca cilt yüzeyinde oluşan sivilce ve siyah noktaların oluşumunun engellenmesine karşıda oldukça yararlıdır. Mümkünse A vitaminini kapsül hap olarak değilde sebzelerin tüketilmesi yoluyla almanız daha doğru olacaktır. sonuçta doğal olması tercihimiz olmalı.
27 Aralık 2008 Cumartesi
Koleston Harikası
Boya ve bakımın mükemmel dengesini sunarak pazardaki liderliğini sürdüren Koleston, kadın trendlerindeki küresel gelişmelerden aldığı ilhamla Büyüleyici Kahveler serisini yarattı. Seride, kahvenin üç farklı tonu yer alıyor:
"Kadife Kahve", "Kışkırtıcı Kahve" ve "Elegan Kahve". Büyüleyici Kahveler serisinin tanıtımına katılan ünlü mankenler Yüksel Ak, Asuman Krause ve Nihan Akkuş, serideki farklı kahve tonlarım saçlanna uygulayarak ytlın moda renklerinin ilk taşıyıcıları oldular.
Büyüleyici kahveler ve Koleston kadınları
Büyüleyici Kahveler serisindeki farklı tonlar, kadın dünyasında değişen beklentilerden ilham alarak farklı kullanımlar sunuyor. Serideki kahve tonları Yüksel Ak, Asuman Krause ve Nihan Akkuş modelliğinde tanıtıldı.
Koleston Kadife Kahve Kadını Yüksel Ak oldu
"Kadife kahvede yumuşaklığın ve sıcaklığın yansımalarım görüyoruz. Bu ton, gizemini koruyan kadının huzurunun altıını çiziyor. Ayrıca kahverenginin kadifemsi parlaklığı kadının neşeli ve nazik tarafnı gözler önüne seriyor."
Nihan Akkuş Koleston Kışkırtıcı Kahve ile göz kamaştırdı
"Kahvenin yoğunluğunun yarattığı çekici derinlik ve gizemli etki. Kışkırtıcı kahve her kadının içindeki feminen sihri sofistike biçimde ortaya koyuyor. Baştan çıkarırken dahi farz sahibi, şehveti vurgularken bile asil bir renk."
Asuman Krause Koleston Elegan Kahve île baş döndürdü
"Bu ton, kahvedeki inceliğin altını stil sahibi bir biçimde çiziyor. Kesinlikle göz alıcı,parlak ve her zaman tarz sahibi. Bu ton her kadının içinde bulunan zarafeti ve asaleti göz alıcı bir ışıltıya dönüştürüyor."
Wella Direktörü İdris Onay Koleston'un Büyüleyici Kahveler serisiyle ilgili "Farklı kahve tonlarını kullanacak olsalar da Koleston kadınlarının ortak özelliği sosyal ortamlara kolaylıkla uyum sağlamaları ve bulundukları her ortamda modayı yaratmalarıdır. Koleston kadınları yeni renk modasının taşıyıcıları olarak hayata karıştıklarında, sokaklar Koleston "Büyüleyici Kahveler' serisini konuşmaya başlayacak." açıklamalarında bulundu.
Kadın dünyasında değişim rüzgarları
"Kadife Kahve", "Kışkırtıcı Kahve" ve "Elegan Kahve". Büyüleyici Kahveler serisinin tanıtımına katılan ünlü mankenler Yüksel Ak, Asuman Krause ve Nihan Akkuş, serideki farklı kahve tonlarım saçlanna uygulayarak ytlın moda renklerinin ilk taşıyıcıları oldular.
Büyüleyici kahveler ve Koleston kadınları
Büyüleyici Kahveler serisindeki farklı tonlar, kadın dünyasında değişen beklentilerden ilham alarak farklı kullanımlar sunuyor. Serideki kahve tonları Yüksel Ak, Asuman Krause ve Nihan Akkuş modelliğinde tanıtıldı.
Koleston Kadife Kahve Kadını Yüksel Ak oldu
"Kadife kahvede yumuşaklığın ve sıcaklığın yansımalarım görüyoruz. Bu ton, gizemini koruyan kadının huzurunun altıını çiziyor. Ayrıca kahverenginin kadifemsi parlaklığı kadının neşeli ve nazik tarafnı gözler önüne seriyor."
Nihan Akkuş Koleston Kışkırtıcı Kahve ile göz kamaştırdı
"Kahvenin yoğunluğunun yarattığı çekici derinlik ve gizemli etki. Kışkırtıcı kahve her kadının içindeki feminen sihri sofistike biçimde ortaya koyuyor. Baştan çıkarırken dahi farz sahibi, şehveti vurgularken bile asil bir renk."
Asuman Krause Koleston Elegan Kahve île baş döndürdü
"Bu ton, kahvedeki inceliğin altını stil sahibi bir biçimde çiziyor. Kesinlikle göz alıcı,parlak ve her zaman tarz sahibi. Bu ton her kadının içinde bulunan zarafeti ve asaleti göz alıcı bir ışıltıya dönüştürüyor."
Wella Direktörü İdris Onay Koleston'un Büyüleyici Kahveler serisiyle ilgili "Farklı kahve tonlarını kullanacak olsalar da Koleston kadınlarının ortak özelliği sosyal ortamlara kolaylıkla uyum sağlamaları ve bulundukları her ortamda modayı yaratmalarıdır. Koleston kadınları yeni renk modasının taşıyıcıları olarak hayata karıştıklarında, sokaklar Koleston "Büyüleyici Kahveler' serisini konuşmaya başlayacak." açıklamalarında bulundu.
Kadın dünyasında değişim rüzgarları
Popo Bakımı Nasıl Yapılmalıdır ?
Jennifer Lopez onun sayesinde meşhur oldu, Kylie Minogue’un küllerinden dirilişinin de arkasında o var ve Beyonce’nin ‘Yeni jenerasyonun seks sembolü’ haline gelmesinin en önemli nedeni yine o... Dişi olmanın en seksi ayrıcalığı olan ‘popo’, erkeklerin yanı sıra kadınların da tutkunu olduğu bir vücut parçası.
Biliyor musunuz, erkeklerin birçoğu için kadının poposu mükemmel görünümlü göğüslerden çok daha etkileyici. Dolayısıyla bu en değerli varlığımızı formda tutmak ya da forma sokmak hepimiz için önemli. Üstelik hangi tür bir popoya sahip olursak olalım, hiç fark etmiyor.
Üç farklı popo formunda bahsediliyor; elma popo, armut popo ve düz popo...
Her ne kadar yuvarlaklığı ve formuyla en ideal popo olarak elma lanse edilse de, modanın etkisiyle diğer iki formun da seksi kıvrımlara dönüşmesi mümkün.
Tabii ki, bugünden yarına ideal bir popoya kavuşmak mümkün değil. Ama hedefe kilitlenip, sıkı ve doğru bir çalışmayla, aşağı yukarı altı hafta içinde ilk olumlu sonuçlara ulaşabilirsiniz.
İdeal popo için ipuçları
Hareket edin, en azından haftada beş-altı kez.
Asansör değil mutlaka merdiven kullanın.
Yürüyüş, egzersiz ve bisiklet yaz aylarının ideal sporları.
Spor salonlarının karın-bacak-popo pilates kurslarına katılın. Yoganın da kasları güçlendirir ve dokuları gerginleştirici etkisi vardır.
Evde spor salonunda öğrendiğiniz popo kaslarını güçlendirici tek bir harekete odaklanın. Günde 15 dakika yeterli olacaktır.
Biliyor musunuz, erkeklerin birçoğu için kadının poposu mükemmel görünümlü göğüslerden çok daha etkileyici. Dolayısıyla bu en değerli varlığımızı formda tutmak ya da forma sokmak hepimiz için önemli. Üstelik hangi tür bir popoya sahip olursak olalım, hiç fark etmiyor.
Üç farklı popo formunda bahsediliyor; elma popo, armut popo ve düz popo...
Her ne kadar yuvarlaklığı ve formuyla en ideal popo olarak elma lanse edilse de, modanın etkisiyle diğer iki formun da seksi kıvrımlara dönüşmesi mümkün.
Tabii ki, bugünden yarına ideal bir popoya kavuşmak mümkün değil. Ama hedefe kilitlenip, sıkı ve doğru bir çalışmayla, aşağı yukarı altı hafta içinde ilk olumlu sonuçlara ulaşabilirsiniz.
İdeal popo için ipuçları
Hareket edin, en azından haftada beş-altı kez.
Asansör değil mutlaka merdiven kullanın.
Yürüyüş, egzersiz ve bisiklet yaz aylarının ideal sporları.
Spor salonlarının karın-bacak-popo pilates kurslarına katılın. Yoganın da kasları güçlendirir ve dokuları gerginleştirici etkisi vardır.
Evde spor salonunda öğrendiğiniz popo kaslarını güçlendirici tek bir harekete odaklanın. Günde 15 dakika yeterli olacaktır.
Eyeliner Kullanımı
Göz şekilleri nasıl belirlenir?
1) Göz kapağı gözün renkli kısmının üzerine düşüyorsa bu küçük gözdür.
2) Gözün yükseklik ve uzunluğu birbirine eşit durumda ise bu yuvarlak gözdür.
3) Düz bir şekilde aynaya bakarken gözün renkli bölümünün hareketleri takip edilebiliyorsa bu büyük gözdür.
4) Dış açı iç açıya göre daha dar ise bu düşük gözdür.
5) Eğer kaş yayı düşükse ,bu da çukur gözdür.
Çıkık göz
Bu göz şeklinde göz kapağı daha ön planda ve şiş göründüğü için, göz kapağını geriye çekecek şekilde bir makyaj uygulanması gerekir.
1) Öncelikle göz kapağına koyu renkli mat bir far sürülür.
2) Gölge far göz kapağı üzerinde yoğunlaşır ve soluklaşarak kaşlara doğru çıkar.
3) Göz kapağı kıvrımı koyu bir hat şeklinde belirginleştirilir.
4) Göz kalemi gözün üstüne kalın ve alt bölümde gözün içine sürülür.
5) Rimel sadece üst kirpiklere sürülür.
Çukur göz
Çukur gözler göz kapaklarının yapısından dolayı olduğundan daha küçük gözükürler. Bundan dolayı açık renk far kullanılarak göz daha belirgin hale getirilir,ayrıca çıkık olan kaş altlarını da geri plana çekmek gerekir.
1) Kaş altlarına orta koyu renkte bir far ve göz kapağı üstüne açık, pastel tonlarda astar far sürülür.
2) Kirpik üstleri aydınlık olacak şekilde göz kapağı ile kaş arasına çok koyu olmayan bir farla gölge yapılır.
3) Kalem ve eye-liner gibi uygulamalar sadece göz kapağına ince bir şekilde uygulanır.
4) Göz içine beyaz kalem sürülür.
5) Rimel üst bölüme yoğun, alt bölüme de daha hafif bir şekilde uygulanır.
Küçük göz
Küçük gözler yüzdeki orantıyı bozabileceği için amaç bu gözleri doğru kalem ve far uygulamaları yaparak daha belirgin,iri hale getirmektir.
1) Göz kapağına açık renkli astar far sürülür ve orta koyulukta mat bir far kullanılarak gölge yapılır.
2) Far göz kuyruğu üstünde yoğunlaşmalıdır.
3) Kirpik üzeri ve kaş altları açık renkli far kullanılarak aydınlık bırakılmalıdır.
4) Beyaz renkli kalem göz içine sürülür.
5) Alt ve üst kirpikler yoğun bir şekilde boyanır.
1) Göz kapağı gözün renkli kısmının üzerine düşüyorsa bu küçük gözdür.
2) Gözün yükseklik ve uzunluğu birbirine eşit durumda ise bu yuvarlak gözdür.
3) Düz bir şekilde aynaya bakarken gözün renkli bölümünün hareketleri takip edilebiliyorsa bu büyük gözdür.
4) Dış açı iç açıya göre daha dar ise bu düşük gözdür.
5) Eğer kaş yayı düşükse ,bu da çukur gözdür.
Çıkık göz
Bu göz şeklinde göz kapağı daha ön planda ve şiş göründüğü için, göz kapağını geriye çekecek şekilde bir makyaj uygulanması gerekir.
1) Öncelikle göz kapağına koyu renkli mat bir far sürülür.
2) Gölge far göz kapağı üzerinde yoğunlaşır ve soluklaşarak kaşlara doğru çıkar.
3) Göz kapağı kıvrımı koyu bir hat şeklinde belirginleştirilir.
4) Göz kalemi gözün üstüne kalın ve alt bölümde gözün içine sürülür.
5) Rimel sadece üst kirpiklere sürülür.
Çukur göz
Çukur gözler göz kapaklarının yapısından dolayı olduğundan daha küçük gözükürler. Bundan dolayı açık renk far kullanılarak göz daha belirgin hale getirilir,ayrıca çıkık olan kaş altlarını da geri plana çekmek gerekir.
1) Kaş altlarına orta koyu renkte bir far ve göz kapağı üstüne açık, pastel tonlarda astar far sürülür.
2) Kirpik üstleri aydınlık olacak şekilde göz kapağı ile kaş arasına çok koyu olmayan bir farla gölge yapılır.
3) Kalem ve eye-liner gibi uygulamalar sadece göz kapağına ince bir şekilde uygulanır.
4) Göz içine beyaz kalem sürülür.
5) Rimel üst bölüme yoğun, alt bölüme de daha hafif bir şekilde uygulanır.
Küçük göz
Küçük gözler yüzdeki orantıyı bozabileceği için amaç bu gözleri doğru kalem ve far uygulamaları yaparak daha belirgin,iri hale getirmektir.
1) Göz kapağına açık renkli astar far sürülür ve orta koyulukta mat bir far kullanılarak gölge yapılır.
2) Far göz kuyruğu üstünde yoğunlaşmalıdır.
3) Kirpik üzeri ve kaş altları açık renkli far kullanılarak aydınlık bırakılmalıdır.
4) Beyaz renkli kalem göz içine sürülür.
5) Alt ve üst kirpikler yoğun bir şekilde boyanır.
Etiketler:
eyeliner,
Eyeliner Kullanımı,
Eyeliner nasıl sürülür
Akne Ve Sivilceler den Kurtulmak
Güneşin kurutucu etkisi ve iyotlu deniz suyu yazın akneyi aklımızdan çıkarır. Ama sonbahar ve kış, aknenin çoğaldığı dönemlerdir. Pek çok şey aknenin türüne bağlı olsa da, ultraviyole ışınlarının etkisi cildi kurutup, yağ üretimini düzenliyor. Bu yüzden sonbahar ve kış aylarında da solaryuma girerek aynı etkiyi yaratabiliriz. Gençlerde görülen akne, ergenliğin ilk dönemlerinde, vücutta gelişim ve değişimler başladığı sırada ortaya çıkıyor. Bu durum, bir dizi hormonal dengesizliğe bağlı. Doğal olarak bu gibi hormon dengesizlikleri yetişkinlerde de görülebiliyor. Örneğin, adet döneminde ortaya çıkan sivilceler bu tür bir dengesizlik sonucudur. Diğer bazı durumlarda ise, akne oluşumu, kortizon ya da B12 vitamini içeren ilaçlar, ya da dışarıdan uygulanan vazelin preparatları ve bitkisel yağların uzun süreli kullanımına bağlı.
TEMİZLİK NASIL OLMALI? Cilt temizliği, sabahları derinin salgılarını harekete geçirmek; akşamları ise, gözeneklerde birikmiş kir zerreciklerinden kurtulmak için mutlaka yapılmalı. Cildinizin haftada 2-3 kez, tüm yağ kalıntılarını alacak bir maskeye de ihtiyacı vardır. Aynı zamanda cildi derinlemesine nemlendiren bir maske seçmeye özen gösterin.
10 DAKİKALIK BİR BUHAR BANYOSU Haftada 1 kez, buhar banyosu hazırlayın: Gözeneklerin genişlemesini sağlayacağından, siyah noktalardan kurtulmanız kolaylaşacaktır. Başınızın üzerine bir havlu örterek, yarıya kadar kaynar su doldurduğunuz bir tencerenin üzerine eğilin. 10 dakika sonra, yüzünüzü kurulayın ve siyah noktaları sıkın. Bu işlemi yaparken, ellerinizin temiz olmasına dikkat edin. Parmak uçlarınıza sargı bezi sarıp noktaları sıkabilirsiniz. Ama sıkmakta zorlanırsanız fazla üstelemeyin. Cildiniz tamamen kuruduğunda tekrar buhara tutun. İşlem sona erdiğinde yüzünüzü bir tonikle dezenfekte edin.
HERKES İÇİN GEÇERLİ ÖNERİLER Gençler arasında özellikle yaygın olan bu problemin çözümünde, cilt tipleri farklı olduğundan, kızların ve erkeklerin uygulaması gereken kürler de farklı. Ancak yine de, her iki cinsin de uyması gereken bazı kurallar var.
1. Doğru ve hijyenik temizlik: Cildi fazla hırpalamadan düzenli olarak yıkayın. Cildi fazla kurutmamak için pH değeri derinin doğal pH'ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil maskesi uygulanabilir.
2. Beslenmeye dikkat: Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar görüşü, çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddia. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Meyve ve sebze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.
3. İyi dinlenin: En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesçe biliniyor.
4. Ellerinizi yüzünüzden çekin: Cilde zarar vermeksizin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kançıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon, ardında bir yara ve iz bırakarak yayılabilir.
5. Uzmana görünün: Kış gelip de akneler belirmeden önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü, yaz aylarında kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisini tekrarlamanızdan zarar görebilir.
6. Bitki çayları da işe yarıyor: Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren çayların çok yararını görürsünüz.
TEMİZLİK NASIL OLMALI? Cilt temizliği, sabahları derinin salgılarını harekete geçirmek; akşamları ise, gözeneklerde birikmiş kir zerreciklerinden kurtulmak için mutlaka yapılmalı. Cildinizin haftada 2-3 kez, tüm yağ kalıntılarını alacak bir maskeye de ihtiyacı vardır. Aynı zamanda cildi derinlemesine nemlendiren bir maske seçmeye özen gösterin.
10 DAKİKALIK BİR BUHAR BANYOSU Haftada 1 kez, buhar banyosu hazırlayın: Gözeneklerin genişlemesini sağlayacağından, siyah noktalardan kurtulmanız kolaylaşacaktır. Başınızın üzerine bir havlu örterek, yarıya kadar kaynar su doldurduğunuz bir tencerenin üzerine eğilin. 10 dakika sonra, yüzünüzü kurulayın ve siyah noktaları sıkın. Bu işlemi yaparken, ellerinizin temiz olmasına dikkat edin. Parmak uçlarınıza sargı bezi sarıp noktaları sıkabilirsiniz. Ama sıkmakta zorlanırsanız fazla üstelemeyin. Cildiniz tamamen kuruduğunda tekrar buhara tutun. İşlem sona erdiğinde yüzünüzü bir tonikle dezenfekte edin.
HERKES İÇİN GEÇERLİ ÖNERİLER Gençler arasında özellikle yaygın olan bu problemin çözümünde, cilt tipleri farklı olduğundan, kızların ve erkeklerin uygulaması gereken kürler de farklı. Ancak yine de, her iki cinsin de uyması gereken bazı kurallar var.
1. Doğru ve hijyenik temizlik: Cildi fazla hırpalamadan düzenli olarak yıkayın. Cildi fazla kurutmamak için pH değeri derinin doğal pH'ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil maskesi uygulanabilir.
2. Beslenmeye dikkat: Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar görüşü, çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddia. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Meyve ve sebze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.
3. İyi dinlenin: En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesçe biliniyor.
4. Ellerinizi yüzünüzden çekin: Cilde zarar vermeksizin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kançıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon, ardında bir yara ve iz bırakarak yayılabilir.
5. Uzmana görünün: Kış gelip de akneler belirmeden önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü, yaz aylarında kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisini tekrarlamanızdan zarar görebilir.
6. Bitki çayları da işe yarıyor: Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren çayların çok yararını görürsünüz.
Vücut Güzelliği
Güzel kokulu tanelerle hem cildinizi hem ruhunuzu arındırın. Sonra bitkisel yağlarla güzel bir masaj yapın… İşte şimdi, canlanmış ölü derilerden arınmış, saten gibi teninizle bikini giymeye hazırsınız. Üstelik peeling işlemi harika bir bronzluğun da garantisi.
Güzel bir vücuda sahip olmanın önemli anahtarlarından birisi de güzel ve parlak bir tene sahip olmak. Ne kadar biçimli ve düzgün olursa olsun, sağlıklı bir teni olmayan bir vücudun bakımlı görünmesi kolay değil. Özellikle de bikiniyle!
Güzel bir tene sahip olmanın yoluysa tabii ki bakım yapmak. "Peeling" yani vücuttaki ölü derinin atılması için yapılan işlemler de bakımlı bir vücut teni için atılacak ilk adım. Peeling ile hem ölü derilerin atılmasını sağlayarak cildinizi pürüzsüzleştirebilir hem de kan dolaşımını hızlandırarak daha canlı ve sağlıklı bir görünüm almasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca peeling sayesinde pürüzsüzleşmiş ciltle daha güzel ve sağlıklı bronzluğa kavuşmak olası.
Düzenli olarak peeling yapmanın en önemli faydası cildin kendi kendisini yenileme işlemini çabuklaştırması. 35 yaş öncesinde cilt kendisini 28 günde bir yenilerken bu süreç zamanla yavaşlıyor. Epitel dokudaki hücreler atılmadan yeni hücre doğmadığı için de cilt zamanla kalın, donuk ve cansız bir hal alabiliyor, yumuşaklığını yitiriyor. Oysa peeling cildin normal fonksiyonlarının devamını sağlıyor. Ölü deri ve kirler atıldıktan sonra cilt daha rahat nefes alıyor, toksinler daha rahat atılıyor ve zamanla ciltteki gözenekler küçülüyor.
Güzel bir vücuda sahip olmanın önemli anahtarlarından birisi de güzel ve parlak bir tene sahip olmak. Ne kadar biçimli ve düzgün olursa olsun, sağlıklı bir teni olmayan bir vücudun bakımlı görünmesi kolay değil. Özellikle de bikiniyle!
Güzel bir tene sahip olmanın yoluysa tabii ki bakım yapmak. "Peeling" yani vücuttaki ölü derinin atılması için yapılan işlemler de bakımlı bir vücut teni için atılacak ilk adım. Peeling ile hem ölü derilerin atılmasını sağlayarak cildinizi pürüzsüzleştirebilir hem de kan dolaşımını hızlandırarak daha canlı ve sağlıklı bir görünüm almasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca peeling sayesinde pürüzsüzleşmiş ciltle daha güzel ve sağlıklı bronzluğa kavuşmak olası.
Düzenli olarak peeling yapmanın en önemli faydası cildin kendi kendisini yenileme işlemini çabuklaştırması. 35 yaş öncesinde cilt kendisini 28 günde bir yenilerken bu süreç zamanla yavaşlıyor. Epitel dokudaki hücreler atılmadan yeni hücre doğmadığı için de cilt zamanla kalın, donuk ve cansız bir hal alabiliyor, yumuşaklığını yitiriyor. Oysa peeling cildin normal fonksiyonlarının devamını sağlıyor. Ölü deri ve kirler atıldıktan sonra cilt daha rahat nefes alıyor, toksinler daha rahat atılıyor ve zamanla ciltteki gözenekler küçülüyor.
Etiketler:
güzel vucut sırları,
güzel vücut sırları,
vücut gösterisi,
Vücut Güzelliği
Yeşil Çayı ile Güzellik Sırları
Yeşil çayın sağlık üzerindeki olumlu etkilerini artık hepimiz biliyoruz. Ancak bu kez size önereceğimiz bu özel reçeteler sağlığınız değil güzelliğiniz için. Sadece birkaç poşet yeşil çay kullanarak hazırlayacağınız maske ve toniklerle yeşli çayın mucizesini cildinizde hissedeceksiniz.
Yeşil çaylı güzellik reçeteleri
1.Gözler için rahatlatıcı kompres
Yeşil çayı önce keyifli bir içim için, sonra da poşetlerini daha güzel gözlere sahip olmak için kullanın! Harika bir fikir değil mi? Böylece hem içten hem dıştan çift etki yaratmış olacaksınız. Çünkü yeşil çayın uykusuzluk ve stresten dolayı gözlerde oluşan sorunlara karşı rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisi var.
2. Göğüsleri sıkılaştırıyor
4 kaşık süzme yoğurt ve 2 yemek kaşığı yeşil çayı karıştırın. Karışımı göğüslerinizin üzerine sürün, 10 dakika bekletin ve sonra yıkayın. Ardından da cildinizi yine bitkisel kökenli (adaçayı ve kekik yağı olabilir) cildi sıkılaştırıcı bir yağ ile nemlendirin. Böylece hem cildinizin nem ve yağ dengesini düzenleyecek hem de göğüslerinizin sıkılığını artıracaksınız.
3. Canlandırıcı suya dalın
Banyo yapmadan önce, yeşil çay ile tuz peelingi yapmaya ne dersiniz? Ayrıca küvetteki suyun içine yeşil çay esansı atabilir ve yeşil çayın canlandırıcı etkisinden faydalanabilirsiniz. Fransız Sothys firmasının banyo tuzları ve Wella’nın yeni banyo serisi Back To Basics’in yeşil çaylı vücut jelleri, kremleri de yeşil çayın faydalarından mümkün olduğunca yararlanmanızı sağlıyor. Yine Elizabeth Arden’nin ünlü parfümü Green Tea, yeşil çayın harika kokusunu teninize taşıyor.
Yeşil çaylı güzellik reçeteleri
1.Gözler için rahatlatıcı kompres
Yeşil çayı önce keyifli bir içim için, sonra da poşetlerini daha güzel gözlere sahip olmak için kullanın! Harika bir fikir değil mi? Böylece hem içten hem dıştan çift etki yaratmış olacaksınız. Çünkü yeşil çayın uykusuzluk ve stresten dolayı gözlerde oluşan sorunlara karşı rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisi var.
2. Göğüsleri sıkılaştırıyor
4 kaşık süzme yoğurt ve 2 yemek kaşığı yeşil çayı karıştırın. Karışımı göğüslerinizin üzerine sürün, 10 dakika bekletin ve sonra yıkayın. Ardından da cildinizi yine bitkisel kökenli (adaçayı ve kekik yağı olabilir) cildi sıkılaştırıcı bir yağ ile nemlendirin. Böylece hem cildinizin nem ve yağ dengesini düzenleyecek hem de göğüslerinizin sıkılığını artıracaksınız.
3. Canlandırıcı suya dalın
Banyo yapmadan önce, yeşil çay ile tuz peelingi yapmaya ne dersiniz? Ayrıca küvetteki suyun içine yeşil çay esansı atabilir ve yeşil çayın canlandırıcı etkisinden faydalanabilirsiniz. Fransız Sothys firmasının banyo tuzları ve Wella’nın yeni banyo serisi Back To Basics’in yeşil çaylı vücut jelleri, kremleri de yeşil çayın faydalarından mümkün olduğunca yararlanmanızı sağlıyor. Yine Elizabeth Arden’nin ünlü parfümü Green Tea, yeşil çayın harika kokusunu teninize taşıyor.
Genç Kalma Kremleri
DERMALOGICA Skin Hydrating Masque: Hassas göz çevresi başta olmak üzere, su kaybı olan ciltleri nemlendiriyor ve esneklik kazandırıyor. Çevresel etkenlerin zararlarına karşı koruma sağlıyor. Düzenli kullanımda, kuruluk sonucu oluşan çizgilerde azalma görülüyor. Esnekliği artırıcı bitki özleri içeriyor. En hassas ciltlerde bile rahatlıkla kullanılabilir.
Fiyatı: 105.00 YTL
NIVEA Visage Aqua Sensation: Cilde canlılık veren hafif ve tazeleyici bir jel kremi. Salatalık özü içeren hafif formülü cildi rahatlatıyor ve serin bir tazelik sağlıyor. Magnezyum ve ginseng ile zenginleştirilmiş formülü ciltteki yorgunluk belirtilerini azaltıyor. Doğal nemlendirici bileşenler 24 saat boyunca kalıcı ve derinlemesine nemlendirme sağlıyor.
Fiyatı: 16.30 YTL
AVON Nurtura: İçerdiği A C, E ve F vitaminleri cildi nemlendirirken, aynı zamanda antioksidan etkileriyle cildi serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı korumaya yardımcı oluyor. Cildin sarkmalara, kırışık ve yaşlanma lekelerini oluşumuna karşı daha dayanıklı olması için çalışıyor. Düzenli olarak kullanıldığında cildin nem seviyesinin ve esnekliğinin optimum düzeyde kalmasına yardımcı oluyor. Fiyatı: 27.00 YTL
MD FORMULATION Daily Peel Pads: İçeriğindeki meyve asitleri, papatya ve salatalık ekstreleriyle cildi yüzeyindeki ölü hücrelerden nazikçe arındırarak; temiz, sağlıklı derinin yüzeye çıkmasını sağlıyor. Böylece cilde kaybettiği nem geri kazandırılırken vitamin ve besleyici özlerle bakımı da yapılıyor. Her gün kullanabilirsiniz. Hassas ciltler için de uygun.
Fiyatı: 146 YTL
Fiyatı: 105.00 YTL
NIVEA Visage Aqua Sensation: Cilde canlılık veren hafif ve tazeleyici bir jel kremi. Salatalık özü içeren hafif formülü cildi rahatlatıyor ve serin bir tazelik sağlıyor. Magnezyum ve ginseng ile zenginleştirilmiş formülü ciltteki yorgunluk belirtilerini azaltıyor. Doğal nemlendirici bileşenler 24 saat boyunca kalıcı ve derinlemesine nemlendirme sağlıyor.
Fiyatı: 16.30 YTL
AVON Nurtura: İçerdiği A C, E ve F vitaminleri cildi nemlendirirken, aynı zamanda antioksidan etkileriyle cildi serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı korumaya yardımcı oluyor. Cildin sarkmalara, kırışık ve yaşlanma lekelerini oluşumuna karşı daha dayanıklı olması için çalışıyor. Düzenli olarak kullanıldığında cildin nem seviyesinin ve esnekliğinin optimum düzeyde kalmasına yardımcı oluyor. Fiyatı: 27.00 YTL
MD FORMULATION Daily Peel Pads: İçeriğindeki meyve asitleri, papatya ve salatalık ekstreleriyle cildi yüzeyindeki ölü hücrelerden nazikçe arındırarak; temiz, sağlıklı derinin yüzeye çıkmasını sağlıyor. Böylece cilde kaybettiği nem geri kazandırılırken vitamin ve besleyici özlerle bakımı da yapılıyor. Her gün kullanabilirsiniz. Hassas ciltler için de uygun.
Fiyatı: 146 YTL
Etiketler:
avon,
Genç Kalma Kremleri,
gençlendiric kremler,
md formulation
24 Aralık 2008 Çarşamba
Bayanlarda Cilt Problemi Bitkisel ilaç
Mürverli Bitkisel Karışım
Sarı yoğurt otu içeriğindeki İridoitler (Örneğin : asperulosid), polyphenol asitleri, flavonlar ve tanen, anasondaki anetol, niasin, pantotonik asit, B6, A ve E vitamini, şerbetçi otundaki sertrecinler reçinler, Alfa-asitleri ve Beta-asitleri mürverdeki flavonlar, rutin, sambunigrin, tanen biokimyasal maddeleri sayesinde kanı temizler, deri hastalıklarına ve cilt problemlerine karşı kullanılır. Özellikle alerjik ciltlere önerilir, cildi geren bir çok aftif madde bulunur. Cilde canlılık ve güzellik verir. Ciltte stresten dolayı oluşan leke, çıban ve sivilceleri yok eder. Hamilelerin ve adet gören bayanların bu dönemde kullanmaması gerekir.
İçindekiler: Sarı Yoğurt Otu, Anason, Şerbetçi Otu, Mürver, Su Teresi
Kullanım Şekli: Sabah öğle akşam yemeklerden önce 2`şer tablet alınması önerilir. not: 2 tablet, 1 çay kaşığı bitki tozuna eşittir.
Sarı yoğurt otu içeriğindeki İridoitler (Örneğin : asperulosid), polyphenol asitleri, flavonlar ve tanen, anasondaki anetol, niasin, pantotonik asit, B6, A ve E vitamini, şerbetçi otundaki sertrecinler reçinler, Alfa-asitleri ve Beta-asitleri mürverdeki flavonlar, rutin, sambunigrin, tanen biokimyasal maddeleri sayesinde kanı temizler, deri hastalıklarına ve cilt problemlerine karşı kullanılır. Özellikle alerjik ciltlere önerilir, cildi geren bir çok aftif madde bulunur. Cilde canlılık ve güzellik verir. Ciltte stresten dolayı oluşan leke, çıban ve sivilceleri yok eder. Hamilelerin ve adet gören bayanların bu dönemde kullanmaması gerekir.
İçindekiler: Sarı Yoğurt Otu, Anason, Şerbetçi Otu, Mürver, Su Teresi
Kullanım Şekli: Sabah öğle akşam yemeklerden önce 2`şer tablet alınması önerilir. not: 2 tablet, 1 çay kaşığı bitki tozuna eşittir.
Erkeklerde Cinsel Soğukluk Bitkisel ilaç
Çakşır Otlu Bitkisel Karışım
Çakşır Otu bitkisinin içeriğindeki tanen, saponin, reçine ve alkoloidler, çemen tohumundaki fosforlu organik bileşikler (futin), hidroliz sonucu diosgenin veren bir saponin, zencefildeki protein, yağ, nişasta,bazı B vitaminleri biokimyasal maddeleri erkeklerde cinsel gücü arttırıcı etki göstermektedir. Azosperm tedavisine yardımcı olur. Cinsel gücü arttırıcı etkisi, erkeklik hormonu bileşenlerini içeren diosgenin aktif maddesinden ötürü gelmektedir.
İçindekiler: Çakşır Otu, Çemen Tohumu, Zencefil
Kullanım Şekli: Sabah öğle akşam yemeklerden önce 2`şer tablet alınması önerilir. not: 2 tablet, 1 çay kaşığı bitki tozuna eşittir.
Çakşır Otu bitkisinin içeriğindeki tanen, saponin, reçine ve alkoloidler, çemen tohumundaki fosforlu organik bileşikler (futin), hidroliz sonucu diosgenin veren bir saponin, zencefildeki protein, yağ, nişasta,bazı B vitaminleri biokimyasal maddeleri erkeklerde cinsel gücü arttırıcı etki göstermektedir. Azosperm tedavisine yardımcı olur. Cinsel gücü arttırıcı etkisi, erkeklik hormonu bileşenlerini içeren diosgenin aktif maddesinden ötürü gelmektedir.
İçindekiler: Çakşır Otu, Çemen Tohumu, Zencefil
Kullanım Şekli: Sabah öğle akşam yemeklerden önce 2`şer tablet alınması önerilir. not: 2 tablet, 1 çay kaşığı bitki tozuna eşittir.
Kalp Yetmezliği Bitkisel ilaç
Alıç Yapraklı Bitkisel Karışım
Kiraz meyve sapın içeriğindeki potasyum tuzları ve tanen, ısırgan otundaki urticasit isimli glikozit, potasyum, kalsiyum minarelleri, mısır püskülündeki karbonhidratlar, potasyum, sodyum ve kalsiyum tuzları, üzüm tohumundaki antioksidantlardan bioflavonoid, alıç bitkisindeki tanen, trimethylamin ve bazı vitaminler, triterpen biokimyasal maddeleri kalbe oksijen ve kan akışının artmasına yardımcı olurlar. Bu durum kalbin kan deveranı için harcamak zorunda olduğu gücü azaltır ve kalbi rahatlatır. Kan damarlarının çeperlerini güçlendirir ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışını da düzenler. Kırmızı rengi oluşturan demir mineralleri sayesinde kanın oluşumunda görev alan kırmızı kan pulcuklarının üremesini hızlandırır.
İçindekiler: Kiraz Meyve Sapı, Isırgan Otu, Mısır Püskülü, Üzüm Tohumu, Alıç
Kullanım Şekli: Sabah öğle akşam yemeklerden önce 2`şer tablet alınması önerilir. not: 2 tablet, 1 çay kaşığı bitki tozuna eşittir.
Kiraz meyve sapın içeriğindeki potasyum tuzları ve tanen, ısırgan otundaki urticasit isimli glikozit, potasyum, kalsiyum minarelleri, mısır püskülündeki karbonhidratlar, potasyum, sodyum ve kalsiyum tuzları, üzüm tohumundaki antioksidantlardan bioflavonoid, alıç bitkisindeki tanen, trimethylamin ve bazı vitaminler, triterpen biokimyasal maddeleri kalbe oksijen ve kan akışının artmasına yardımcı olurlar. Bu durum kalbin kan deveranı için harcamak zorunda olduğu gücü azaltır ve kalbi rahatlatır. Kan damarlarının çeperlerini güçlendirir ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışını da düzenler. Kırmızı rengi oluşturan demir mineralleri sayesinde kanın oluşumunda görev alan kırmızı kan pulcuklarının üremesini hızlandırır.
İçindekiler: Kiraz Meyve Sapı, Isırgan Otu, Mısır Püskülü, Üzüm Tohumu, Alıç
Kullanım Şekli: Sabah öğle akşam yemeklerden önce 2`şer tablet alınması önerilir. not: 2 tablet, 1 çay kaşığı bitki tozuna eşittir.
21 Aralık 2008 Pazar
Parmak ve Boyun Çıtlatmak Zararlımıdır
Gün içinde pekçoğumuz rahatlamak amacıyla boynumuzu veya parmaklarımızı çıtlatırız... Ancak uzmanlar bunun sadece psikolojik rahatlama sağladığını belirterek uyarıyorlar: Bu tarz hareketler felç de dahil pek çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir!
Yoğun iş stresiyle birlikte masa başı işlerin, insanları rahatlamak için çeşitli vücut hareketleri yapmaya yönlendirdiğini belirten Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, parmak ve boyun çıtlatma gibi hareketlerin sadece psikolojik bir rahatlamaya neden olduğunu açıkladı. Bu hareketlerin ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Havıtçıoğlu, "Sürtünmeli eklem yerleri vücutta en çok çıtlatılan bölgelerdir. İki kemiğin birleştiği yerde bağlantı kapsülünü yağlayan sıvı bulunur. Parmakların gerilmesi esnasında kapsül de gerilir. Böylce bunun içindeki sıvının basıncı azalarak gaz kabarcıkları patlar, çıtırdama sesi de bu yüzden oluşur" dedi.
Felç Bile Olabilirsiniz!
Boyun ve parmak çıtlatmanın zararlı bir alışkanlık olduğunu belirten Prof. Dr. Havıtçıoğlu, şu bilgileri verdi:
"Eklemlerimizden çoğu kez ses çıkarmak için yapılan zorlayıcı hareketler var. Boynunu sağa sola çevirip kütletme ve elleri, ayakları, dizleri zorlayarak çıtlatmak gibi hareketler bunlar. Bu tür hareketlerin yapılması doğru değil. Parmaklarımızı ya da diz eklemlerimiz menteşe tipinde eklemlerdir ve bu eklemlerin beslenmesi eklem içindeki sıvıyla oluyor. Sıvının hareketiyle kıkırdağın beslenmesi ve buna bağlı hareketler esnasında eklem yüzeylerinin düzgün olması sağlanıyor.
Boynu aniden sağa sola çevirip kütletme omurilik yaralanmalarına, felce neden olabilir. Eklem hareketleri dışında da omuzunu oynatarak ses çıkaran ya da kalçasını oynatarak ses çıkarın insanlar var. Bu yöntemle ses çıkarma işlemi, adalelerin birbiri üzerinde kayarken çıkardığı sestir. O ayrı bir rahatsızlık, sorundur. Eklemlerden ses çıkarmak için yapılan hareketler gereksiz, aşırı yapıldığı zaman kıkırdakta hasarlar oluşturabilecektir. Bu rahatlama genelde psikolojiktir. Bu tür hareketler eklemin aşırı zorlanmasına neden olduğu için zararlıdır."
Yoğun iş stresiyle birlikte masa başı işlerin, insanları rahatlamak için çeşitli vücut hareketleri yapmaya yönlendirdiğini belirten Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, parmak ve boyun çıtlatma gibi hareketlerin sadece psikolojik bir rahatlamaya neden olduğunu açıkladı. Bu hareketlerin ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Havıtçıoğlu, "Sürtünmeli eklem yerleri vücutta en çok çıtlatılan bölgelerdir. İki kemiğin birleştiği yerde bağlantı kapsülünü yağlayan sıvı bulunur. Parmakların gerilmesi esnasında kapsül de gerilir. Böylce bunun içindeki sıvının basıncı azalarak gaz kabarcıkları patlar, çıtırdama sesi de bu yüzden oluşur" dedi.
Felç Bile Olabilirsiniz!
Boyun ve parmak çıtlatmanın zararlı bir alışkanlık olduğunu belirten Prof. Dr. Havıtçıoğlu, şu bilgileri verdi:
"Eklemlerimizden çoğu kez ses çıkarmak için yapılan zorlayıcı hareketler var. Boynunu sağa sola çevirip kütletme ve elleri, ayakları, dizleri zorlayarak çıtlatmak gibi hareketler bunlar. Bu tür hareketlerin yapılması doğru değil. Parmaklarımızı ya da diz eklemlerimiz menteşe tipinde eklemlerdir ve bu eklemlerin beslenmesi eklem içindeki sıvıyla oluyor. Sıvının hareketiyle kıkırdağın beslenmesi ve buna bağlı hareketler esnasında eklem yüzeylerinin düzgün olması sağlanıyor.
Boynu aniden sağa sola çevirip kütletme omurilik yaralanmalarına, felce neden olabilir. Eklem hareketleri dışında da omuzunu oynatarak ses çıkaran ya da kalçasını oynatarak ses çıkarın insanlar var. Bu yöntemle ses çıkarma işlemi, adalelerin birbiri üzerinde kayarken çıkardığı sestir. O ayrı bir rahatsızlık, sorundur. Eklemlerden ses çıkarmak için yapılan hareketler gereksiz, aşırı yapıldığı zaman kıkırdakta hasarlar oluşturabilecektir. Bu rahatlama genelde psikolojiktir. Bu tür hareketler eklemin aşırı zorlanmasına neden olduğu için zararlıdır."
Isırganın Faydaları
ISIRGAN ya da ısırganotu denen otsu bitkilerin bütün gövdesi ve yaprakları, değdiği yeri gerçekten de böcek ısırmış gibi yakıp kaşındı-
ran tüylerle kaplıdır. Dünyanın bütün ılıman bölgelerine dağılmış 50 kadar ısırgan türünden en yaygını büyük ısırgan (Urtica dioica) ile küçük ısırgandır (Urtica urens). Avrupa, Kuzey Afrika, Asya ve Anadolu'nun yerli bitkisi olan büyük ısırgan daha çok nemli orman diplerini, su kenarlarını ve suya yakın gölgeli yerleri sever. Küçük ısırgan ise genellikle yıkıntılarda, duvar ve kaya diplerinde, yarı gölgelik yerlerde yetişir. Büyük ısırgan çokyıllık bir bitkidir ve 1,5 metreye kadar boylanabilir; biryıllık olan küçük ısırganın yüksekliği 50-60 santimetreyi aşmaz. Türlerden her ikisinde de yaprakların uçları sivri, kenarları testere gibi dişlidir. Yaprakların koltuğundan, belirgin taçyaprakları olmayan yeşilimsi çiçek kümeleri çıkar. Büyük ısırganda dişi ve erkek çiçekler ayrı bitkilerde, küçük ısırganda ise aynı bitkinin üzerinde bulunur. Yaprakların üst yüzeyinde pek sert olmayan ince tüyler ve her tüyün dibinde yakıcı bir sıvı içeren küçük kesecikler vardır. Bitkiye hafifçe dokunur ya da sürtünürseniz, bu tüylerin uçları deriyi deler ve keseciklerde-ki yakıcı sıvının bir bölümü deliklerden içeriye sızarak deriyi kızartır, kaşındırır, hatta ağrı verir. Buna karşılık bitkiyi kuvvetlice kavrar ya da çıplak ayakla tekmelerseniz, yakıcı tüyler deriye batamadan kıvrılacağı için canınız yanmaz.
Bitki pişirildiği zaman bu yakıcı madde etkisini yitirdiğinden, Türkiye'nin bazı yörelerinde küçük ısırganın yaprakları sebze olarak yenir. Kurutulduğunda da tüyleri döküldüğü için hayvanlara yem olarak verilir. Eskiçağlarda, bu bitkinin değdiği yerlerde deriye kan hücum ettiğini gören insanlar, ısırganotlarını tüylerini örselemeden alıp deriye yapıştırarak romatizma ağrılarına karşı yakı gibi kullanırlarmış. Bugün de ısırganların iştah açıcı ve idrar söktürücü özelliğinden yararlanılır.
ran tüylerle kaplıdır. Dünyanın bütün ılıman bölgelerine dağılmış 50 kadar ısırgan türünden en yaygını büyük ısırgan (Urtica dioica) ile küçük ısırgandır (Urtica urens). Avrupa, Kuzey Afrika, Asya ve Anadolu'nun yerli bitkisi olan büyük ısırgan daha çok nemli orman diplerini, su kenarlarını ve suya yakın gölgeli yerleri sever. Küçük ısırgan ise genellikle yıkıntılarda, duvar ve kaya diplerinde, yarı gölgelik yerlerde yetişir. Büyük ısırgan çokyıllık bir bitkidir ve 1,5 metreye kadar boylanabilir; biryıllık olan küçük ısırganın yüksekliği 50-60 santimetreyi aşmaz. Türlerden her ikisinde de yaprakların uçları sivri, kenarları testere gibi dişlidir. Yaprakların koltuğundan, belirgin taçyaprakları olmayan yeşilimsi çiçek kümeleri çıkar. Büyük ısırganda dişi ve erkek çiçekler ayrı bitkilerde, küçük ısırganda ise aynı bitkinin üzerinde bulunur. Yaprakların üst yüzeyinde pek sert olmayan ince tüyler ve her tüyün dibinde yakıcı bir sıvı içeren küçük kesecikler vardır. Bitkiye hafifçe dokunur ya da sürtünürseniz, bu tüylerin uçları deriyi deler ve keseciklerde-ki yakıcı sıvının bir bölümü deliklerden içeriye sızarak deriyi kızartır, kaşındırır, hatta ağrı verir. Buna karşılık bitkiyi kuvvetlice kavrar ya da çıplak ayakla tekmelerseniz, yakıcı tüyler deriye batamadan kıvrılacağı için canınız yanmaz.
Bitki pişirildiği zaman bu yakıcı madde etkisini yitirdiğinden, Türkiye'nin bazı yörelerinde küçük ısırganın yaprakları sebze olarak yenir. Kurutulduğunda da tüyleri döküldüğü için hayvanlara yem olarak verilir. Eskiçağlarda, bu bitkinin değdiği yerlerde deriye kan hücum ettiğini gören insanlar, ısırganotlarını tüylerini örselemeden alıp deriye yapıştırarak romatizma ağrılarına karşı yakı gibi kullanırlarmış. Bugün de ısırganların iştah açıcı ve idrar söktürücü özelliğinden yararlanılır.
Isırgan Otunun Faydaları
Bedeni güçlendiriyor
Isırgan otunda "sekterin" adlı bir madde mevcut. Bu madde, midenin, bağırsakların, karaciğerin, pankreasın ve safra kesesinin salgılarını uyarıyor. Dahası, gene ısırgan otundaki demir, alyuvarları sürekli yenileyerek yeni dokulara bol oksijen sağladığı için, bu bitki çok değerli. Bedeni güçlendiriyor. Gargarası yapıldığında, her tür boğaz enfeksiyonlarına, pamukçuğa, dişetleri iltihaplarına ve anjinlere karşı etkili. Damarları güçlendirdiği için varis oluşumunu engelliyor, hattâ doğumdaki kanamaların da önüne geçiyor.
Şifalı su
Isırgan otundan şifalı bir su elde etmek için, 1 litre suya iki ya da üç avuç taze ısırgan yaprağı atın. Burun kanamalarını ya da diğer kanamaları azaltmak istiyorsanız, bu hazırladığınız sudan günde üç bardak içiniz. Şayet, anjinde gargara için, romatizmaya karşı, ya da güzellik losyonu, saç dökülmesine karşı şampuan olarak kullanmak isterseniz, gene 1 litre suya üç avuç yaprak ve çiçek atılması gerekiyor.
Isırgan otundan hazırlanan sudan, kaynatılarak da yararlanmak mümkün. Bu durumda, bol suyla yıkanmış bir avuç ısırgan otu kökü, 1 litre suya atılıyor ve kaynatılıyor. Ve, günde 3 fincan içiliyor.
Akciğer zarı iltihabı için
Akciğer zarı iltihabına karşı bile, ısırgan otundan yararlanılıyor. Formülü şöyle: Yarım kilo pırasa, 3 tutam nane ve ısırgan tohumu bir arada pişiriliyor. Her gün, bir çorba kaşığı yeniyor.
Kansızlığa karşı
Isırgan otu, içerdiği klorofil, vitaminler ve demir nedeniyle, yiyecek veya içecek olarak kansızlığa karşı kullanılır. Aşırı üşütmelerde solunum yollarını açar. Bitki, aynı zamanda kan şekerini de düşürür. Taze yaprakları 14 gün süreyle yenilirse zayıflatır. Cilt bakımı ve deri temizliğinde kullanılır. Köklerin kaynatılarak içilmesi, saç dökülmesini, saçın kepeklenmesini ve yağlanmasını önler. Bir çay kaşığı kurutulmuş ısırgan yaprağının üzerine bir su bardağı kaynar su konulduktan sonra karıştırılarak çay olarak içilebileceği belirtildi.
Kızılderililer de kullanıyordu
En şaşırtıcı yanı, ısırgan otunun bir zamanlar Avrupa'da, eczacılıkta bir tedavi yöntemi olarak kullanılması. Bir başka rivayet ise, Kızılderililer'in ısırgan otunu şifa niyetine bol bol kullandığı yönünde... Hep bilinir, ısırgan otunun yaprakları ezilerek kompres yapıldı mı romatizmaya iyi geliyor. Gene, kökü ezilerek yapılan kompres de eklem ağrılarını hafifletiyor. Kaynatılarak elde edilen suyu ise bağırsaklar için iyi: özellikle de, ishal ve bağırsak kurtları açısından... Isırgan otundan çay da yapılıyor: kansere iyi geldiği iddiaları henüz yeni sayılır; ama, ısırgan otu çayının baş ağrısını giderdiği biliniyor.
Isırgan otunda "sekterin" adlı bir madde mevcut. Bu madde, midenin, bağırsakların, karaciğerin, pankreasın ve safra kesesinin salgılarını uyarıyor. Dahası, gene ısırgan otundaki demir, alyuvarları sürekli yenileyerek yeni dokulara bol oksijen sağladığı için, bu bitki çok değerli. Bedeni güçlendiriyor. Gargarası yapıldığında, her tür boğaz enfeksiyonlarına, pamukçuğa, dişetleri iltihaplarına ve anjinlere karşı etkili. Damarları güçlendirdiği için varis oluşumunu engelliyor, hattâ doğumdaki kanamaların da önüne geçiyor.
Şifalı su
Isırgan otundan şifalı bir su elde etmek için, 1 litre suya iki ya da üç avuç taze ısırgan yaprağı atın. Burun kanamalarını ya da diğer kanamaları azaltmak istiyorsanız, bu hazırladığınız sudan günde üç bardak içiniz. Şayet, anjinde gargara için, romatizmaya karşı, ya da güzellik losyonu, saç dökülmesine karşı şampuan olarak kullanmak isterseniz, gene 1 litre suya üç avuç yaprak ve çiçek atılması gerekiyor.
Isırgan otundan hazırlanan sudan, kaynatılarak da yararlanmak mümkün. Bu durumda, bol suyla yıkanmış bir avuç ısırgan otu kökü, 1 litre suya atılıyor ve kaynatılıyor. Ve, günde 3 fincan içiliyor.
Akciğer zarı iltihabı için
Akciğer zarı iltihabına karşı bile, ısırgan otundan yararlanılıyor. Formülü şöyle: Yarım kilo pırasa, 3 tutam nane ve ısırgan tohumu bir arada pişiriliyor. Her gün, bir çorba kaşığı yeniyor.
Kansızlığa karşı
Isırgan otu, içerdiği klorofil, vitaminler ve demir nedeniyle, yiyecek veya içecek olarak kansızlığa karşı kullanılır. Aşırı üşütmelerde solunum yollarını açar. Bitki, aynı zamanda kan şekerini de düşürür. Taze yaprakları 14 gün süreyle yenilirse zayıflatır. Cilt bakımı ve deri temizliğinde kullanılır. Köklerin kaynatılarak içilmesi, saç dökülmesini, saçın kepeklenmesini ve yağlanmasını önler. Bir çay kaşığı kurutulmuş ısırgan yaprağının üzerine bir su bardağı kaynar su konulduktan sonra karıştırılarak çay olarak içilebileceği belirtildi.
Kızılderililer de kullanıyordu
En şaşırtıcı yanı, ısırgan otunun bir zamanlar Avrupa'da, eczacılıkta bir tedavi yöntemi olarak kullanılması. Bir başka rivayet ise, Kızılderililer'in ısırgan otunu şifa niyetine bol bol kullandığı yönünde... Hep bilinir, ısırgan otunun yaprakları ezilerek kompres yapıldı mı romatizmaya iyi geliyor. Gene, kökü ezilerek yapılan kompres de eklem ağrılarını hafifletiyor. Kaynatılarak elde edilen suyu ise bağırsaklar için iyi: özellikle de, ishal ve bağırsak kurtları açısından... Isırgan otundan çay da yapılıyor: kansere iyi geldiği iddiaları henüz yeni sayılır; ama, ısırgan otu çayının baş ağrısını giderdiği biliniyor.
Yağlar Karşısında Sağlıklı Olmak
Yağ Dan Sağlığımızı Nasıl Koruruz?
* Tüm yağlar kızdırılınca okside olur, yapıları bozulur ve yararlarını kaybederler. Bu yüzden doktorlar tarafından yiyeceklerin kızartılmaması ve yağda kızartılmış ürünlerin yenmemesi tavsiye edilmektedir
* Hayvansal yağları yemekten vazgeçin. Bu yağlardan üretilmiş yiyecekleri de yemeyin.
* Ayçiçeği ve mısırözü yağlarının havayla temas etmemesi gereklidir. Bu yağları ağızlarını iyice kapatarak, gün ışığından uzak, karanlık, serin bir yerde saklayın. Daha çok salatalarınızda kullanın, yemek pişirme yağı olarak zeytinyağını tercih edin.
* Pastane ürünleri, bisküvi, hazır kek, işlenmiş yiyecekler ve "fast food" tipi yiyecekler hekimler tarafından tavsiye edilmemektedir.
* Tüm yağlar kızdırılınca okside olur, yapıları bozulur ve yararlarını kaybederler. Bu yüzden doktorlar tarafından yiyeceklerin kızartılmaması ve yağda kızartılmış ürünlerin yenmemesi tavsiye edilmektedir
* Hayvansal yağları yemekten vazgeçin. Bu yağlardan üretilmiş yiyecekleri de yemeyin.
* Ayçiçeği ve mısırözü yağlarının havayla temas etmemesi gereklidir. Bu yağları ağızlarını iyice kapatarak, gün ışığından uzak, karanlık, serin bir yerde saklayın. Daha çok salatalarınızda kullanın, yemek pişirme yağı olarak zeytinyağını tercih edin.
* Pastane ürünleri, bisküvi, hazır kek, işlenmiş yiyecekler ve "fast food" tipi yiyecekler hekimler tarafından tavsiye edilmemektedir.
Çikolata ve Sağlık
Çikolata ve Sağlık
Bugüne dek yapılmış tüm araştırmaların sonucuna göre derlenen çikolata dosyası, 'Çikolata yararlı mı, zararlı mı' tartışmasına da noktayı koyuyor. Guardian gazetesi çikolataya ilişkin bilinmeyenleri açıkladı:
* Kolesterolü artırmıyor
Çikolatada yer alan yağ, doymuş yağ yani 'iyi yağ' olarak biliniyor. Bu yağ vücuda girdiğinde kötü kolesterol artışına sebep olmuyor hatta düşmesine yardımcı oluyor. Ancak bu günde bir gofret yiyerek kolesterolünüzü düşürebilirsiniz anlamına gelmiyor. Çünkü bu tür çikolata barları sadece yüzde 20 oranında kakao yağı içeriyor. Çikolata ne kadar siyah olursa içerdiği kakao yağı miktarı da yüksek oluyor. Bu da kolesterolü düşürmesi anlamına geliyor.
* Kalbi koruyor
Çikolata, kırmızı şarap ve yeşil çayda bulunan ve kalbi koruduğu tespit edilen Flavonoid maddesini içeriyor. Bu maddenin antioksidan etkisinin de kalbi koruduğu Amerikan Kalp Vakfı tarafından kanıtlanan bir gerçek. Ancak çikolatada yer alan antioksidan miktarı sebze ve meyvelerde bulunanlara göre çok daha az.
* Vitamin deposu
Çikolata, E ve B vitaminleri, demir, magnezyum, potasyum yönünden zengin bir gıda. Bu nedenle vücudun ihtiyaçlarının karşılanması açısından da zengin bir kaynak.
* Aşk etkisi yaratıyor
Çikolatanın afrodizyak etkisi de bilinen bir gerçek. Ayrıca çikolata içerdiği phenylethyamine maddesiyle 'aşk etkisi' yaratıyor. Yani yiyen insan daha kolay aşık oluyor.
Bugüne dek yapılmış tüm araştırmaların sonucuna göre derlenen çikolata dosyası, 'Çikolata yararlı mı, zararlı mı' tartışmasına da noktayı koyuyor. Guardian gazetesi çikolataya ilişkin bilinmeyenleri açıkladı:
* Kolesterolü artırmıyor
Çikolatada yer alan yağ, doymuş yağ yani 'iyi yağ' olarak biliniyor. Bu yağ vücuda girdiğinde kötü kolesterol artışına sebep olmuyor hatta düşmesine yardımcı oluyor. Ancak bu günde bir gofret yiyerek kolesterolünüzü düşürebilirsiniz anlamına gelmiyor. Çünkü bu tür çikolata barları sadece yüzde 20 oranında kakao yağı içeriyor. Çikolata ne kadar siyah olursa içerdiği kakao yağı miktarı da yüksek oluyor. Bu da kolesterolü düşürmesi anlamına geliyor.
* Kalbi koruyor
Çikolata, kırmızı şarap ve yeşil çayda bulunan ve kalbi koruduğu tespit edilen Flavonoid maddesini içeriyor. Bu maddenin antioksidan etkisinin de kalbi koruduğu Amerikan Kalp Vakfı tarafından kanıtlanan bir gerçek. Ancak çikolatada yer alan antioksidan miktarı sebze ve meyvelerde bulunanlara göre çok daha az.
* Vitamin deposu
Çikolata, E ve B vitaminleri, demir, magnezyum, potasyum yönünden zengin bir gıda. Bu nedenle vücudun ihtiyaçlarının karşılanması açısından da zengin bir kaynak.
* Aşk etkisi yaratıyor
Çikolatanın afrodizyak etkisi de bilinen bir gerçek. Ayrıca çikolata içerdiği phenylethyamine maddesiyle 'aşk etkisi' yaratıyor. Yani yiyen insan daha kolay aşık oluyor.
Çikolatanın Faydaları
* Çikolatanın içinde bulunan antioksidanlar kanserle mücadelede faydalı. Kakao, kırmızı şaraba oranla iki; yeşil çaya oranla üç kat daha fazla antioksidan madde içeriyor.
* Çikolata aynı zamanda zengin bir kalsiyum kaynağı. Bu da güçlü kemiklerin oluşmasını sağlıyor.
* Çikolata geçmişten günümüze özellikle kadınlar üzerinde psikolojik olarak oldukça olumlu etkilere sahip. Çikolata kadınların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan endorfini salgılatıyor.
* Harvard Tıp Akademisi uzmanları, kakaonun yüksek tansiyonu düşürdüğüne dair bulgular elde ettiğini savunuyor.
* Güçlü dişleri sağlayan florid açısından da zengin olan çikolata, stresle mücadelede faydalı olan potasyumu da içeriyor.
* Bristol Üniversitesi doktorlarından Peter Barham, çikolatanın içinde bulunan bir maddenin uyarıcı etkisi bulunduğunu ve bunun da kişiye kendini iyi hissettirdiğini savunuyor.
* Çikolata büyük miktarda bakır da içeriyor. Bakır, vücudun demiri absorbe etmesine yardımcı oluyor. Bu da cilde, damarlara ve dokulara faydalı oluyor.
* Kaliforniya Üniversitesi uzmanları her gün az miktarlarda çikolata yemenin kanda pıhtılaşmayı önlediğini savunuyor. Bu da ani kalp krizlerinin önüne geçiyor.
* Çikolata aynı zamanda yiyen kişiye enerji veriyor ve diğer tatlılara oranla kan şekerini hızlı yükseltmiyor.
* Bağışıklık ve üreme sistemi için faydalı demir ve çinko çikolatada bolca var. Bu tat her derde deva.
* Kahve içmek yerine çikolata yemek çok daha yararlı, çünkü çikolata kahveye oranla çok daha az kafein içeriyor.
* Çikolata diğer tatlılara oranla diş sağlığı açısından daha zararsızdır; çünkü sütlü çikolata yüksek miktarda protein, kalsiyum ve fosfat içerir. Bu maddeler de diş minesini koruyor.
* Çikolatadaki doymuş yağ oranı,kandaki kolesterol seviyesinin artmasına neden olmuyor.
* Çikolata aynı zamanda zengin bir kalsiyum kaynağı. Bu da güçlü kemiklerin oluşmasını sağlıyor.
* Çikolata geçmişten günümüze özellikle kadınlar üzerinde psikolojik olarak oldukça olumlu etkilere sahip. Çikolata kadınların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan endorfini salgılatıyor.
* Harvard Tıp Akademisi uzmanları, kakaonun yüksek tansiyonu düşürdüğüne dair bulgular elde ettiğini savunuyor.
* Güçlü dişleri sağlayan florid açısından da zengin olan çikolata, stresle mücadelede faydalı olan potasyumu da içeriyor.
* Bristol Üniversitesi doktorlarından Peter Barham, çikolatanın içinde bulunan bir maddenin uyarıcı etkisi bulunduğunu ve bunun da kişiye kendini iyi hissettirdiğini savunuyor.
* Çikolata büyük miktarda bakır da içeriyor. Bakır, vücudun demiri absorbe etmesine yardımcı oluyor. Bu da cilde, damarlara ve dokulara faydalı oluyor.
* Kaliforniya Üniversitesi uzmanları her gün az miktarlarda çikolata yemenin kanda pıhtılaşmayı önlediğini savunuyor. Bu da ani kalp krizlerinin önüne geçiyor.
* Çikolata aynı zamanda yiyen kişiye enerji veriyor ve diğer tatlılara oranla kan şekerini hızlı yükseltmiyor.
* Bağışıklık ve üreme sistemi için faydalı demir ve çinko çikolatada bolca var. Bu tat her derde deva.
* Kahve içmek yerine çikolata yemek çok daha yararlı, çünkü çikolata kahveye oranla çok daha az kafein içeriyor.
* Çikolata diğer tatlılara oranla diş sağlığı açısından daha zararsızdır; çünkü sütlü çikolata yüksek miktarda protein, kalsiyum ve fosfat içerir. Bu maddeler de diş minesini koruyor.
* Çikolatadaki doymuş yağ oranı,kandaki kolesterol seviyesinin artmasına neden olmuyor.
Domatesin Faydaları
Kalp büyümesine ve de iyi huylu prostat büyümesi şikâyetlerine karşı
Kalp büyümesine ve iyi huylu prostat büyümesinin (benigne prostate hyperplazy) neden olduğu idrar yapma zorluğuna karşı aynı kür uygulanır. Burada dikkat edilecek en önemli nokta, satın alınan domateslerin, ebter (kısır) tohumdan üretilmemiş ve de hormonsuz olanlarının kullanılmasıdır. Bir ay boyunca her gün akşam yatağa gitmeden bir saat önce bir bardak taze sıkılmış domates suyu içilir. Bu en önemli bir aylık start (başlangıç) kürüdür. Bir aydan sonra haftada iki veya üç defa uygulamaya devam edilir.
Kür 2:
Kalbin dıştan yağ bağlamasına karşı
Eğer, kalp yağlanması (dıştan) söz konusu ise, aşağıdaki formüle göre taze sıkılmış domates suyu kürü uygulanır;
3x7U+3A
Bu formülün açılımı şöyledir; üç defa yedi gün taze sıkılmış domates suyu içilir ve her yedi gün tamamlandığında üç gün ara verilir. Toplam yirmi bir gün içilir, üçer günlük aralar hariçtir.Her iki ayda bir kez kalp yağlanması ortadan kalkana kadar, yukarıdaki formüle göre kür tekrar edilir. Kullanılan domateslerin, ebter (kısır) tohumdan üretilmemiş ve hormonsuz olma şartı vardır.
SORU - CEVAP
Soru: Sayın hocam, söylediğiniz gibi kültür lahanası ile zayıflama kürü yaptım, sonuç alamadım. Tarla lahanası ile uyguladığımda zayıflamaya başladım. Ve aynı zamanda ter yoluyla da belirgin bir şekilde toksin atıyorum. Bu iki lahana arasındaki fark nedir?
Cevap: Tarlada veya açık alanda yetiştirilen lahanalar renk olarak da farklıdır. Tarla lahanası yeşil-sarı renklidir ve iridir. Özellikle, içerdiği etkin maddeler bakımından çok farklıdır. Örneğin, kültür lahanasında u-vitamini yok denecek kadar azdır. Mide ve kolon (bağırsak) kanserine karşı u-vitamini güçlü bir önleyici ve koruyucudur. Toksin atıcı, hormon dengeleyici, antioksidan ve biyotransformasyon mekanizmasını harekete geçiren güç açık alanda (tarlada) yetişen lahanada vardır. Sağlığınız daim olsun.
Kalp büyümesine ve iyi huylu prostat büyümesinin (benigne prostate hyperplazy) neden olduğu idrar yapma zorluğuna karşı aynı kür uygulanır. Burada dikkat edilecek en önemli nokta, satın alınan domateslerin, ebter (kısır) tohumdan üretilmemiş ve de hormonsuz olanlarının kullanılmasıdır. Bir ay boyunca her gün akşam yatağa gitmeden bir saat önce bir bardak taze sıkılmış domates suyu içilir. Bu en önemli bir aylık start (başlangıç) kürüdür. Bir aydan sonra haftada iki veya üç defa uygulamaya devam edilir.
Kür 2:
Kalbin dıştan yağ bağlamasına karşı
Eğer, kalp yağlanması (dıştan) söz konusu ise, aşağıdaki formüle göre taze sıkılmış domates suyu kürü uygulanır;
3x7U+3A
Bu formülün açılımı şöyledir; üç defa yedi gün taze sıkılmış domates suyu içilir ve her yedi gün tamamlandığında üç gün ara verilir. Toplam yirmi bir gün içilir, üçer günlük aralar hariçtir.Her iki ayda bir kez kalp yağlanması ortadan kalkana kadar, yukarıdaki formüle göre kür tekrar edilir. Kullanılan domateslerin, ebter (kısır) tohumdan üretilmemiş ve hormonsuz olma şartı vardır.
SORU - CEVAP
Soru: Sayın hocam, söylediğiniz gibi kültür lahanası ile zayıflama kürü yaptım, sonuç alamadım. Tarla lahanası ile uyguladığımda zayıflamaya başladım. Ve aynı zamanda ter yoluyla da belirgin bir şekilde toksin atıyorum. Bu iki lahana arasındaki fark nedir?
Cevap: Tarlada veya açık alanda yetiştirilen lahanalar renk olarak da farklıdır. Tarla lahanası yeşil-sarı renklidir ve iridir. Özellikle, içerdiği etkin maddeler bakımından çok farklıdır. Örneğin, kültür lahanasında u-vitamini yok denecek kadar azdır. Mide ve kolon (bağırsak) kanserine karşı u-vitamini güçlü bir önleyici ve koruyucudur. Toksin atıcı, hormon dengeleyici, antioksidan ve biyotransformasyon mekanizmasını harekete geçiren güç açık alanda (tarlada) yetişen lahanada vardır. Sağlığınız daim olsun.
Sağlıklı Beslenme
Beslenme
Sağlıklı beslenme bir bilimdir. Buradan sizlerle paylaştığımız yazı ve makaleler genel bir bakış oluşturmanızı sğalamak amacı ile hazırlanmıştır. Eğer kilo sorunlarınız oluyor ise ve bunlardan kurtulmak istiyorsanız, herşeyden önce beslenme rejiminizin yanlış olduğunu ve mutlaka sağlıklı bir beslenme rejimine geçmeniz gerektiğini düşünmelisiniz. Size bu konuda diyet ve beslenme uzmanları yardım edebilir.
Unutmayın, beslenme şeklinize belirli bir süre ara vermek ve rejim yaparak gerçek anlamda kilo veremezsiniz veya alamazsınız. Rejim süresi sonrasında eski sağlıksız beslenme rejiminize döndüğünüzde kısa zamanda kaybettiğiniz kilolar geri gelecektir.
Sağlıklı bir beslenme, sağlıklı besinlerin doğru miktarlarda alınması ile sağlanır.
Sağlıklı beslenme bir bilimdir. Buradan sizlerle paylaştığımız yazı ve makaleler genel bir bakış oluşturmanızı sğalamak amacı ile hazırlanmıştır. Eğer kilo sorunlarınız oluyor ise ve bunlardan kurtulmak istiyorsanız, herşeyden önce beslenme rejiminizin yanlış olduğunu ve mutlaka sağlıklı bir beslenme rejimine geçmeniz gerektiğini düşünmelisiniz. Size bu konuda diyet ve beslenme uzmanları yardım edebilir.
Unutmayın, beslenme şeklinize belirli bir süre ara vermek ve rejim yaparak gerçek anlamda kilo veremezsiniz veya alamazsınız. Rejim süresi sonrasında eski sağlıksız beslenme rejiminize döndüğünüzde kısa zamanda kaybettiğiniz kilolar geri gelecektir.
Sağlıklı bir beslenme, sağlıklı besinlerin doğru miktarlarda alınması ile sağlanır.
Katkı Maddelerinin Zararları
Çocuklar, vücut ağırlığına göre, daha fazla enerji ve gıdaya ihtiyaç duyar. Bazen çocuklar belirli gıda maddelerini çok tüketir, bunun neticesinde enerji ihtiyaçlarını karşılarken daha fazla miktarda katkı maddesi alabilir. Dolayısıyla ebeveynlere, çocuklarını, içinde katkı maddesi bulunan gıda maddelerini aşırı tüketmelerini engelleme hususunda çok iş düşmektedir.
Sağlıklı Uyku Düzeni
Sağlıklı uyku tanımı saat üzerinden yapılamaz. Bazı kişiler için 5-6 saatlik uyku yeterli olurken (genellikle aktif, dışa dönük yapısı olanlardır), bazı kişiler ise normalde 10-12 saat uyku uyurlar (sanatçı kişiliğe sahip, içe dönük, duygusal yapıda olanlar için sıktır). Sağlıklı uyku "etkin" olan uykudur. Etkin uyuyan kişi uyandığında kendini dinlenmiş, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır hisseder. Uyku alışkanlığı yaşa bağlı değişiklikler de gösterir.
Uyku hijyeni kişinin dikkat etmesi "etkin uyku"yu uyuyabilmesi için dikkat etmesi gereken koşullardır. Etkin uyku için;
Her gün düzenli saatte kalkın.
Sizin için 'normal' olan süreden daha fazla uyumayın.
Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın.
Gündüz uykularından (5-10 dk. bile) sakının.
Sabahları fiziksel egzersiz yapın.
Yatma öncesi TV seyretmek yerine rahatlatıcı şeyler okuyun ya da müzik dinleyin; aşırı uyarılmalardan kaçının.
Yatmadan bir süre önce 15-20 dakikalık banyo yapın.
Yatma zamanına yakın yemek yemeyin.
Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin.
EEG kullanılarak uykunun 2 ana evresi olduğu belirlenmiştir: 1. Non-REM uyku evresi (kendi içinde 4 aşamalıdır). 2. REM uykusu: Hızlı göz hareketleri ve rüya görmeyle belirlidir.
Yaşlanmayla uyku örüntüsü değişir. Yatak süresi artar, gece uyanmaları sıklaşır, gündüz şekerlemeleri artar, uykudan hoşnutluk azalır.
Uyku hijyeni kişinin dikkat etmesi "etkin uyku"yu uyuyabilmesi için dikkat etmesi gereken koşullardır. Etkin uyku için;
Her gün düzenli saatte kalkın.
Sizin için 'normal' olan süreden daha fazla uyumayın.
Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın.
Gündüz uykularından (5-10 dk. bile) sakının.
Sabahları fiziksel egzersiz yapın.
Yatma öncesi TV seyretmek yerine rahatlatıcı şeyler okuyun ya da müzik dinleyin; aşırı uyarılmalardan kaçının.
Yatmadan bir süre önce 15-20 dakikalık banyo yapın.
Yatma zamanına yakın yemek yemeyin.
Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin.
EEG kullanılarak uykunun 2 ana evresi olduğu belirlenmiştir: 1. Non-REM uyku evresi (kendi içinde 4 aşamalıdır). 2. REM uykusu: Hızlı göz hareketleri ve rüya görmeyle belirlidir.
Yaşlanmayla uyku örüntüsü değişir. Yatak süresi artar, gece uyanmaları sıklaşır, gündüz şekerlemeleri artar, uykudan hoşnutluk azalır.
Karbonhidratların Yararları
Bitkilerden elde edilen bir karbonhidrattır. Öbür karbonhidrat bileşikleri gibi nişastanın kimyasal yapısı da karbon, hidrojen ve oksijenden oluşur. Enerji bakımından zengin, değerli bir besin kaynağı olan nişasta aynı zamanda kolay sindirilebilme özelliğine sahiptir. Bu özelliği nedeniyle bebeklerin ve hastaların beslenmesinde çok önemli bir rol oynar. Çünkü yiyeceklerdeki nişasta daha çiğneme sırasında, tükürükte bulunan bir enzimin etkisiyle parçalanmaya başlayarak, vücut hücrelerince kolaylıkla alınabilecek küçük moleküllü bileşiklere dönüşür
Nişasta yeşil bitkilerin yapraklarında üretilir. Yapraklar güneş ışığından sağladıkları enerjiyi kullanarak, klorofil pigmentinin de yardımıyla havadan aldıkları karbon dioksit ile topraktan gelen sudan glikoz oluştururlar. Fotosentez adıyla anılan bu süreçte ortaya çıkan binlerce glikoz molekülü birbirine bağlanarak nişastaya dönüştürülür. Üretilen nişasta, oluşacak yeni bitkilere besin sağlamak üzere tohumlarda ya da yedek besin olarak bitkinin kök ve yumru gibi bazı organlarında depolanır. Örneğin, tanelerinde nişasta biriktiren pirinç, mısır ve buğday gibi tahıllarla fasulye gibi baklagiller çok zengin nişasta kaynaklarıdır. Nişastaca zengin, değerli bir tarım ürünü olan patates yumrularında, manyok ve havuç şişkin köklerinde, sagu palmiyesi ise gövdesinde nişasta biriktirir. Nişasta hücrelerin içinde çok küçük tanecikler biçiminde toplanır. Ancak mikroskop altında görülebilen bu taneciklerin biçimleri ve büyüklükleri bitkiden bitkiye değişir. Örneğin, patates nişastası aynı bir deniz kabuğunu andıran iç içe geçmiş dışmerkezli halkalar halindeki oval taneciklerden, buna karşılık mısır nişastası çok daha küçük olan, ortası çatlak, köşeli taneciklerden oluşur.
Nişasta elde etmek için patates gibi yumru-lu ürünler doğrudan rendelenerek, mısır ve buğday gibi taneli ürünler ise önce hafif asitli suda ıslatılıp sonra ezilerek lapa haline getirilir. Daha sonra bu lapa birçok kere eleklerden geçirilerek yıkanır ve nişastanın suyla sürüklenerek bitkisel liflerden ayrılması sağlanır. Ardından, elde edilen nişastalı su bir süre bekletilerek nişasta çöktürülür ve suyundan kurtarılır. Bu yolla elde edilen nişasta belirgin bir tadı ve kokusu olmayan, katışıksız, beyaz ve parlak bir tozdur. Nişasta başlıca gıda sanayisinde, bunun yanı sıra kâğıt ve giysi kolalarının üretiminde kullanılır. Giysi kolalarından en çok, pamuklu ya da keten giysilerin yaka ve manşetlerinin kolalanmasında yararlanılır. Genellikle pirinç ya da mısır nişastasının kullanıldığı bu işlemin 16. yüzyıldan beri uygulandığı bilinmektedir.
Nişasta yeşil bitkilerin yapraklarında üretilir. Yapraklar güneş ışığından sağladıkları enerjiyi kullanarak, klorofil pigmentinin de yardımıyla havadan aldıkları karbon dioksit ile topraktan gelen sudan glikoz oluştururlar. Fotosentez adıyla anılan bu süreçte ortaya çıkan binlerce glikoz molekülü birbirine bağlanarak nişastaya dönüştürülür. Üretilen nişasta, oluşacak yeni bitkilere besin sağlamak üzere tohumlarda ya da yedek besin olarak bitkinin kök ve yumru gibi bazı organlarında depolanır. Örneğin, tanelerinde nişasta biriktiren pirinç, mısır ve buğday gibi tahıllarla fasulye gibi baklagiller çok zengin nişasta kaynaklarıdır. Nişastaca zengin, değerli bir tarım ürünü olan patates yumrularında, manyok ve havuç şişkin köklerinde, sagu palmiyesi ise gövdesinde nişasta biriktirir. Nişasta hücrelerin içinde çok küçük tanecikler biçiminde toplanır. Ancak mikroskop altında görülebilen bu taneciklerin biçimleri ve büyüklükleri bitkiden bitkiye değişir. Örneğin, patates nişastası aynı bir deniz kabuğunu andıran iç içe geçmiş dışmerkezli halkalar halindeki oval taneciklerden, buna karşılık mısır nişastası çok daha küçük olan, ortası çatlak, köşeli taneciklerden oluşur.
Nişasta elde etmek için patates gibi yumru-lu ürünler doğrudan rendelenerek, mısır ve buğday gibi taneli ürünler ise önce hafif asitli suda ıslatılıp sonra ezilerek lapa haline getirilir. Daha sonra bu lapa birçok kere eleklerden geçirilerek yıkanır ve nişastanın suyla sürüklenerek bitkisel liflerden ayrılması sağlanır. Ardından, elde edilen nişastalı su bir süre bekletilerek nişasta çöktürülür ve suyundan kurtarılır. Bu yolla elde edilen nişasta belirgin bir tadı ve kokusu olmayan, katışıksız, beyaz ve parlak bir tozdur. Nişasta başlıca gıda sanayisinde, bunun yanı sıra kâğıt ve giysi kolalarının üretiminde kullanılır. Giysi kolalarından en çok, pamuklu ya da keten giysilerin yaka ve manşetlerinin kolalanmasında yararlanılır. Genellikle pirinç ya da mısır nişastasının kullanıldığı bu işlemin 16. yüzyıldan beri uygulandığı bilinmektedir.
Nişasta Nedir?
Nişasta Nedir? Tahıl tanelerinden ve patatesten elde edilen una benzer bir maddedir.
Nişastanın Faydaları: İyi bir besin olan nişasta iltihapları giderir. Lapa haline getirilip cilde sürülürse cilt hastalıklarında kaşıntıyı keser ve göğüs hastalıklarına da iyi gelir. Banyo suyuna karışıtırılırsa cildi yumuşatır. Güzellik maskelerinde de kullanılır. Badem yağı ile birlikte yenirse öksürüğü keser, göğüs ağrılarını hafifletir. Sesi açar. Bağırsak ağrılarına da iyi gelir.
Nişasta Nasıl Kullanılır? Besin olarak kullanılmasının yanında, güzellik için ve hekimlikte tedavi amacıyla kullanılır. Tertürdiyotun zararlı etkilerini ortadan kaldırdığı için tertündiyot zehirlenmelerinde, suda eritilerek içilirse faydası görülür.
Nişastanın Faydaları: İyi bir besin olan nişasta iltihapları giderir. Lapa haline getirilip cilde sürülürse cilt hastalıklarında kaşıntıyı keser ve göğüs hastalıklarına da iyi gelir. Banyo suyuna karışıtırılırsa cildi yumuşatır. Güzellik maskelerinde de kullanılır. Badem yağı ile birlikte yenirse öksürüğü keser, göğüs ağrılarını hafifletir. Sesi açar. Bağırsak ağrılarına da iyi gelir.
Nişasta Nasıl Kullanılır? Besin olarak kullanılmasının yanında, güzellik için ve hekimlikte tedavi amacıyla kullanılır. Tertürdiyotun zararlı etkilerini ortadan kaldırdığı için tertündiyot zehirlenmelerinde, suda eritilerek içilirse faydası görülür.
Turpun Faydaları
Turp Bitkisi ve Kökü: Yaprakları tüylü, çiçekleri beyaz, sarı, mor renkli bir bitkidir. Acımsı bir tadı olan turpun kökü C vitamini, kükürt ve iyot bakımından zengindir. Ayrıca, B1, B2 vitaminleri ile çeşitli mineraller içerir.
Turpun Faydaları: Karaciğere çok faydalı bir besin olan turp tam bir karaciğer dostudur. Karaciğeri kuvvetlendirir ve şişliğini indirir. Sarılığa karşı da faydalıdır. Böbrek kumlarını ve safra taşlarını dökmeye yardımcı olur. Romatizma ve siyatikte faydalıdır. Astım ve bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir. Öksürüğü keser. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Uyarıcıdır. İştah açar. Mikrop öldürücüdür. Vücudu ve dişetlerini kuvvetlendirir. Kalp ve damar sağlığına faydalı olmasının yanında kansere karşı da koruyucu etkilere sahiptir. Şeker hastalarına da faydalıdır. Turp cilt bakımı için de yararlıdır. Cilde tazelik, saçlara ise parlaklık verir. Sivilce ve egzamayı geçirmeye yardımcı olur.
Turp Nasıl Kullanılır? Turpun kökü ve yaprağı daha çok salatası yapılarak kullanılır. Tıbbi açıdan ise; Kırmızı turp vücuda kuvvet verir ve balgam söktürür. Siyah turp böbreklere daha faydalıdır. Tam bir karaciğer dostu olan turp suyu, damar sertliği ve uykusuzluğa da iyi gelir. Bal ve sirke şerbeti ile karıştırılıp gargara yapılırsa nefes darlığına iyi gelir.
Turpun Faydaları: Karaciğere çok faydalı bir besin olan turp tam bir karaciğer dostudur. Karaciğeri kuvvetlendirir ve şişliğini indirir. Sarılığa karşı da faydalıdır. Böbrek kumlarını ve safra taşlarını dökmeye yardımcı olur. Romatizma ve siyatikte faydalıdır. Astım ve bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir. Öksürüğü keser. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Uyarıcıdır. İştah açar. Mikrop öldürücüdür. Vücudu ve dişetlerini kuvvetlendirir. Kalp ve damar sağlığına faydalı olmasının yanında kansere karşı da koruyucu etkilere sahiptir. Şeker hastalarına da faydalıdır. Turp cilt bakımı için de yararlıdır. Cilde tazelik, saçlara ise parlaklık verir. Sivilce ve egzamayı geçirmeye yardımcı olur.
Turp Nasıl Kullanılır? Turpun kökü ve yaprağı daha çok salatası yapılarak kullanılır. Tıbbi açıdan ise; Kırmızı turp vücuda kuvvet verir ve balgam söktürür. Siyah turp böbreklere daha faydalıdır. Tam bir karaciğer dostu olan turp suyu, damar sertliği ve uykusuzluğa da iyi gelir. Bal ve sirke şerbeti ile karıştırılıp gargara yapılırsa nefes darlığına iyi gelir.
Bitkisel İlaçlar
Sogan ve uzum: Urik asidi yok eder.
Taze fasulye: Albumin olusumunu onler.
Ispanak, pancar, lahana, dereotu, havuc, elma, erik, uzum ve kayisi:
Kansizliga iyi gelir.
Domates, sarmisak, limoni maydonoz, armut: Damar sertligi ve dolasim
bozukluklarina iyi gelir.
Uzum, elma, armut, ahududu, cilek, limon, domates, pirasa, taze fasulye,
sogan, kereviz: Romatizmaya iyi gelir.
Nar: Astima iyi gelir.
Domates, pirasa, armut ve uzum: Safra ve bobrek taslarina iyi gelir.
Limon: Selulite iyi gelir.
Dereotu: Sac dokulmesini onler.
Enginar ve karahindiba: Kolestrolu onler.
Kereviz, uzum, sogan, nar: Kalp yorgunluguna iyi gelir.
Mandalina, armut, marul: Spazm, sinir krizi ve uykusuzluga iyi gelir.
Pirasa, erik, kiraz, uzum ve zeytinyagi: Kabizliga iyi gelir.
Havuc, pirasa, salgam, lahana, pancari badem, ispanak, uzum, elma, kiraz,
cilek: Kalsiyum ve mineral eksIkligine iyi gelir.
Sogan, enginar, pancar, zeytin, zeytinyagi, findik, ceviz ve badem: Seker
hastaligina iyi gelir.
Havuc, limon, nar: Ishale iyi gelir.
Sogan, armut, kavun, elma,kiraz,seftali, dereotu, patlican: Vucuttaki odem
ve su tutulmasini onleyicidir.
Havuc, lahana, limon, uzum, elma, ananas: Mide asitlenmesini ve ulsere iyi
gelir.
Sarimsak ve pancar: Kansere ve kansere yatkin vucutlara iyi gelir.
Karahindiba, kuskonmaz, havuc, enginar, zeytin, kereviz, turp, zeytinyagi
ve greyfurt: Karaciger yetersizligi ve buyumesine iyi gelir.
Ihlamur, sarmisak, frenk uzumu, dut: Bogaz agrilarina iyi gelir.
Karpuz ve uzum: Basura iyi gelir.
Elma: Herpes (Ucuk) icin idealdir.
Maydonoz, armut, sarmisak, limon ve frenk uzumu: Tansiyona iyi gelir.
Tarhunotu, limon, elma, domates: Bagirsak enfeksiyonlari ve mide
eksimelerine iyi gelir.
Taze fasulye: Albumin olusumunu onler.
Ispanak, pancar, lahana, dereotu, havuc, elma, erik, uzum ve kayisi:
Kansizliga iyi gelir.
Domates, sarmisak, limoni maydonoz, armut: Damar sertligi ve dolasim
bozukluklarina iyi gelir.
Uzum, elma, armut, ahududu, cilek, limon, domates, pirasa, taze fasulye,
sogan, kereviz: Romatizmaya iyi gelir.
Nar: Astima iyi gelir.
Domates, pirasa, armut ve uzum: Safra ve bobrek taslarina iyi gelir.
Limon: Selulite iyi gelir.
Dereotu: Sac dokulmesini onler.
Enginar ve karahindiba: Kolestrolu onler.
Kereviz, uzum, sogan, nar: Kalp yorgunluguna iyi gelir.
Mandalina, armut, marul: Spazm, sinir krizi ve uykusuzluga iyi gelir.
Pirasa, erik, kiraz, uzum ve zeytinyagi: Kabizliga iyi gelir.
Havuc, pirasa, salgam, lahana, pancari badem, ispanak, uzum, elma, kiraz,
cilek: Kalsiyum ve mineral eksIkligine iyi gelir.
Sogan, enginar, pancar, zeytin, zeytinyagi, findik, ceviz ve badem: Seker
hastaligina iyi gelir.
Havuc, limon, nar: Ishale iyi gelir.
Sogan, armut, kavun, elma,kiraz,seftali, dereotu, patlican: Vucuttaki odem
ve su tutulmasini onleyicidir.
Havuc, lahana, limon, uzum, elma, ananas: Mide asitlenmesini ve ulsere iyi
gelir.
Sarimsak ve pancar: Kansere ve kansere yatkin vucutlara iyi gelir.
Karahindiba, kuskonmaz, havuc, enginar, zeytin, kereviz, turp, zeytinyagi
ve greyfurt: Karaciger yetersizligi ve buyumesine iyi gelir.
Ihlamur, sarmisak, frenk uzumu, dut: Bogaz agrilarina iyi gelir.
Karpuz ve uzum: Basura iyi gelir.
Elma: Herpes (Ucuk) icin idealdir.
Maydonoz, armut, sarmisak, limon ve frenk uzumu: Tansiyona iyi gelir.
Tarhunotu, limon, elma, domates: Bagirsak enfeksiyonlari ve mide
eksimelerine iyi gelir.
Hastalıklara Bitkisel İlaç
Göğüs: Yüzde 1 yağlı süt, elma, buğday kepeği, Brezilya fındığı, baklagiller ve fasulyeler, brokoli, Brüksel lahanası, küçük mantarlar, lahana, havuç ve havuç suyu, kiraz, vişne, yağlı balık (somon, ton), keten tohumu, keten tohumu yağı, sarımsak, kök lahana, düşük yağlı süt ürünleri, kabuklu yemişler, kırmızı turp, soya ürünleri, ıspanak, tam tahıllar, sarı-turuncu sebzeler, yoğurt.
Kolon: Brezilya fındığı, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, havuç, karnabahar, sap kereviz, yağlı balıklar, sarımsak, üzüm ve üzüm suyu, kara lahana, baklagiller, kıvırcık, düşük yağlı süt ürünleri, kabuklu yemişler, yulaf kepeği, tam tahıllar, yoğurt ve diğer fermente süt ürünleri.
Yemek borusu: Yeşil çay, domates, domates ürünleri. Karaciğer: Sarımsak, yeşil çay.
Akciğer: Brezilya fındığı, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, havuç ve diğer sarı turuncu sebzeler, karnabahar, acı biber, kara lahana, düşük yağlı süt ürünleri (kaymağı alınmış süt hariç), soğan, portakal, ıspanak, diğer yeşil yapraklı sebzeler, domates ve domates ürünleri.
Yumurtalık: Brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karnabahar, kara lahana ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, sarı-turuncu sebzeler.
Pankreas: Baklagil, çay, domates ve domates ürünleri.
Prostat: Brezilya fındığı, Brüksel lahanası, brokoli, lahana, kanola yağı, karnabahar, kara lahana, az yağlı süt ürünleri, zeytinyağı, fıstık yağı, soya ürünleri, domates ve domates ürünleri.
Mide: Brokoli, Brüksel lahanası, lahana, bakla, sarımsak, yeşil çay, kara lahana, soğan, portakal ve diğer narenciye meyveleri, domates ve domates ürünleri, tam tahıllar.
Kolon: Brezilya fındığı, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, havuç, karnabahar, sap kereviz, yağlı balıklar, sarımsak, üzüm ve üzüm suyu, kara lahana, baklagiller, kıvırcık, düşük yağlı süt ürünleri, kabuklu yemişler, yulaf kepeği, tam tahıllar, yoğurt ve diğer fermente süt ürünleri.
Yemek borusu: Yeşil çay, domates, domates ürünleri. Karaciğer: Sarımsak, yeşil çay.
Akciğer: Brezilya fındığı, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, havuç ve diğer sarı turuncu sebzeler, karnabahar, acı biber, kara lahana, düşük yağlı süt ürünleri (kaymağı alınmış süt hariç), soğan, portakal, ıspanak, diğer yeşil yapraklı sebzeler, domates ve domates ürünleri.
Yumurtalık: Brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karnabahar, kara lahana ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, sarı-turuncu sebzeler.
Pankreas: Baklagil, çay, domates ve domates ürünleri.
Prostat: Brezilya fındığı, Brüksel lahanası, brokoli, lahana, kanola yağı, karnabahar, kara lahana, az yağlı süt ürünleri, zeytinyağı, fıstık yağı, soya ürünleri, domates ve domates ürünleri.
Mide: Brokoli, Brüksel lahanası, lahana, bakla, sarımsak, yeşil çay, kara lahana, soğan, portakal ve diğer narenciye meyveleri, domates ve domates ürünleri, tam tahıllar.
Zencefilin Yararları
Binlerce yıldır Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde, birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bu baharat, soğuk algınlığı, nezle, grip gibi rahatsızlıkları en iyi tedavi eden doğal ürünlerden biri...
Soğuk algınlığı, nezle, grip gibi rahatsızlıkları en iyi tedavi eden doğal ürünlerden biri zencefildir.
Binlerce yıldır Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde, birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bu baharat, aynı zamanda soframızda güzel bir lezzet kaynağıdır. Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda bir çay kaşığı toz zencefil bir tatlı kaşığı bal ile karıştırıp macun yapılarak yenildiği zaman insanın içini ısıtarak bronşlarını açar ve temizler. Balgamı söktürür, öksürüğü keser. Zencefil aynı zamanda doğal bir aspirindir; kanı sulandırır, damarları açar, pıhtılaşmayı önler. İyi bir zihin açıcıdır, hafızayı güçlendirir. Zencefil yeni projeler üretmek isteyen insanların ilacıdır, beyni canlandırır. İlaçların mide ve bağırsaklara yaptığı yan etkiyi yok eder. İyi bir bulantı ilacıdır. Zencefilin doğum sonrasında annenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır.
Mide Bulantılarına
Zencefil, bulantı ve kusmaya karşı çok etkili doğal bir ilaçtır. Uçak, vapur, otomobil gibi taşıtlarda sallanmaktan ileri gelen bulantı ve kusmalara karşı zencefil rahatlatıcı çözüm oluyor.
Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. Taşıt tutmasında, ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile ile hazırlanan infüzyon faydalıdır.
Zencefil ayrıca gebelikte sabah hastalığı diye bilinen ve sabahları görülen bulantı ve kusma gibi rahatsızlıklarda da kullanılır. 30 hamilede yapılan denemelerde hastalara her gün 1 gr. toz zencefil verildiğinde, semptomların azaldığı ve tamamen geçebildiği ortaya çıkmıştır.
0,5gr. - 1gr. toz zencefil + 150 ml. kaynar su ile infüzyon hazırlanır, gerekli durumlarda günde 2 veya 3 kez tekrarlanır.
Soğuk algınlığına karşı; limonlu veya karanfilli zencefil çayı etkili oluyor.
Zencefil nasıl alınır?
Zencefili alırken taze kurutulmuş olmasına dikkat edin. Bildiğiniz güvendiğiniz aktardan tane zencefil olarak almanızı tavsiye ediyoruz. Evde pirinç veya bakır havanda çok kolay ezerek toz haline getirebilirsiniz. Ayrıca marketlerde satılan taze zencefili de alıp, onuda kullanabilirsiniz. Ancak kuru olanının kokusu ve etkisi daha yoğun!
Zencefil mutfakta nelerde kullanılır?
Çorbalara, pilava, sütlü tatlılara, pasta ve keklere, beyaz peynire, vb. katılır.
Dikkat:Kan sulandırıcı ilaç alınıyorsa, ülser, safra taşı varsa kullanılmaz. 6 yaş altı çocuklarda kullanılmaz.
Soğuk algınlığı, nezle, grip gibi rahatsızlıkları en iyi tedavi eden doğal ürünlerden biri zencefildir.
Binlerce yıldır Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde, birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bu baharat, aynı zamanda soframızda güzel bir lezzet kaynağıdır. Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda bir çay kaşığı toz zencefil bir tatlı kaşığı bal ile karıştırıp macun yapılarak yenildiği zaman insanın içini ısıtarak bronşlarını açar ve temizler. Balgamı söktürür, öksürüğü keser. Zencefil aynı zamanda doğal bir aspirindir; kanı sulandırır, damarları açar, pıhtılaşmayı önler. İyi bir zihin açıcıdır, hafızayı güçlendirir. Zencefil yeni projeler üretmek isteyen insanların ilacıdır, beyni canlandırır. İlaçların mide ve bağırsaklara yaptığı yan etkiyi yok eder. İyi bir bulantı ilacıdır. Zencefilin doğum sonrasında annenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır.
Mide Bulantılarına
Zencefil, bulantı ve kusmaya karşı çok etkili doğal bir ilaçtır. Uçak, vapur, otomobil gibi taşıtlarda sallanmaktan ileri gelen bulantı ve kusmalara karşı zencefil rahatlatıcı çözüm oluyor.
Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. Taşıt tutmasında, ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile ile hazırlanan infüzyon faydalıdır.
Zencefil ayrıca gebelikte sabah hastalığı diye bilinen ve sabahları görülen bulantı ve kusma gibi rahatsızlıklarda da kullanılır. 30 hamilede yapılan denemelerde hastalara her gün 1 gr. toz zencefil verildiğinde, semptomların azaldığı ve tamamen geçebildiği ortaya çıkmıştır.
0,5gr. - 1gr. toz zencefil + 150 ml. kaynar su ile infüzyon hazırlanır, gerekli durumlarda günde 2 veya 3 kez tekrarlanır.
Soğuk algınlığına karşı; limonlu veya karanfilli zencefil çayı etkili oluyor.
Zencefil nasıl alınır?
Zencefili alırken taze kurutulmuş olmasına dikkat edin. Bildiğiniz güvendiğiniz aktardan tane zencefil olarak almanızı tavsiye ediyoruz. Evde pirinç veya bakır havanda çok kolay ezerek toz haline getirebilirsiniz. Ayrıca marketlerde satılan taze zencefili de alıp, onuda kullanabilirsiniz. Ancak kuru olanının kokusu ve etkisi daha yoğun!
Zencefil mutfakta nelerde kullanılır?
Çorbalara, pilava, sütlü tatlılara, pasta ve keklere, beyaz peynire, vb. katılır.
Dikkat:Kan sulandırıcı ilaç alınıyorsa, ülser, safra taşı varsa kullanılmaz. 6 yaş altı çocuklarda kullanılmaz.
Semiz Otunun Faydaları
Semizotu Bitkisi: Semizotu, yaprakları salata olarak ya da ıspanak gibi pişirilerek yemeklerde kullanılan bir sebzedir. C vitamini ile demir bakımından zengin bir besindir. Ayrıca, bol miktarda Omega�3 yağ asidi içerir.
Semizotunun Faydaları: Mide ve bağırsak hastalıklarında faydalıdır. Bağırsakları yumuşatır ve mide yanmasını giderir. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Kanı temizler. Sinirleri yatıştırıcı etkisi ile zihin yorgunluğu ve uykusuzluğa iyi gelir. Dalak şikâyetlerini azaltır. Kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırıcı etkisi özellikle iç kanamaları durdurmakta faydalıdır. İdrar yanmasını giderir. Böbrek kumlarını ve taşlarını dökmeye yardımcı olur. Bronşları açarak bronşite iyi gelir. Kandaki şeker oaranını düşürür. Ayrıca, solucanları dökmeye de yardımcı olur
Semizotunun Faydaları: Mide ve bağırsak hastalıklarında faydalıdır. Bağırsakları yumuşatır ve mide yanmasını giderir. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Kanı temizler. Sinirleri yatıştırıcı etkisi ile zihin yorgunluğu ve uykusuzluğa iyi gelir. Dalak şikâyetlerini azaltır. Kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırıcı etkisi özellikle iç kanamaları durdurmakta faydalıdır. İdrar yanmasını giderir. Böbrek kumlarını ve taşlarını dökmeye yardımcı olur. Bronşları açarak bronşite iyi gelir. Kandaki şeker oaranını düşürür. Ayrıca, solucanları dökmeye de yardımcı olur
Sigarayı Azaltmanın Yolları
Sigarayı azaltmak ya da dumanını içe çekmemenin, sigaranın zararlarından korunmak için yeterli olmadığı belirtildi.
Normal içicilerin yanı sıra dudak tiryakilerinin de büyük risk altında olduğunu vurgulayan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, sigaranın zararları konusunda şunları söyledi: “Sigaranın zararları konusunda bilgi sahibi olan bazı içiciler, kendilerini rahatlatmak için çareler ararlar. Yalnızca dudak tiryakisi olduklarını ve dumanı içlerine çekmediklerini söyleyen bu içiciler, bundan dolayı sigaranın kendilerine zarar vermeyeceğine inanmak isterler. Doğru olmayan bu inanış, yanlımca bir avuntudan ibarettir. Sigarayı azaltmak ya da dumanını içe çekmemek, sigaranın zararlarından korunmak için yeterli değildir.”
Özlü, çok uzun aralıklarla dahi olsa içilen her sigaranın insan sağlığı üzerinde büyük olumsuz etkiler yarattığının yapılan çalışmalar sonucunda kanıtlandığını ifade ederek, “Yapılan araştırmalar, günde 3 sigara içiminin bile kalp krizi veya herhangi bir şekilde ölüm riskini ikiye katladığını göstermiştir. Günde 10 veya daha fazla sigarayı dumanını içine çekmeden içenlerde, içmeyenlere oranla kalp krizi riski 1 kat artmaktadır” diye konuştu.
ZARARLARI DUDAKTAN İTİBAREN BAŞLIYOR
Sigaranın zararlarının, dumanın akciğere ulaşmasından sonra değil, dudaktan itibaren başladığına işaret eden Özlü, şöyle devam etti: “Dudak, dil, yanak, yutak, gırtlak kanserleri, diş eti hastalıkları, farenjit, sinüzit, bademcik ve orta kulak iltihabı gibi üst solunum yoluyla ilgili hastalıklar, katarakt gibi patojenlerin gelişmesi için dumanın akciğerlere çekilmesi gerekmemektedir. Hatta, sigarasını yakmayıp sadece dudaklarının arasında tutanlar veya tütün çiğneyenlerde bile dudak ve ağız içi kanserleri görülmektedir. Bu bakımdan sigara kullanan hiçkimse güvende değildir. Zararsız bir sigara içme biçimi bulunmamaktadır.”
Normal içicilerin yanı sıra dudak tiryakilerinin de büyük risk altında olduğunu vurgulayan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, sigaranın zararları konusunda şunları söyledi: “Sigaranın zararları konusunda bilgi sahibi olan bazı içiciler, kendilerini rahatlatmak için çareler ararlar. Yalnızca dudak tiryakisi olduklarını ve dumanı içlerine çekmediklerini söyleyen bu içiciler, bundan dolayı sigaranın kendilerine zarar vermeyeceğine inanmak isterler. Doğru olmayan bu inanış, yanlımca bir avuntudan ibarettir. Sigarayı azaltmak ya da dumanını içe çekmemek, sigaranın zararlarından korunmak için yeterli değildir.”
Özlü, çok uzun aralıklarla dahi olsa içilen her sigaranın insan sağlığı üzerinde büyük olumsuz etkiler yarattığının yapılan çalışmalar sonucunda kanıtlandığını ifade ederek, “Yapılan araştırmalar, günde 3 sigara içiminin bile kalp krizi veya herhangi bir şekilde ölüm riskini ikiye katladığını göstermiştir. Günde 10 veya daha fazla sigarayı dumanını içine çekmeden içenlerde, içmeyenlere oranla kalp krizi riski 1 kat artmaktadır” diye konuştu.
ZARARLARI DUDAKTAN İTİBAREN BAŞLIYOR
Sigaranın zararlarının, dumanın akciğere ulaşmasından sonra değil, dudaktan itibaren başladığına işaret eden Özlü, şöyle devam etti: “Dudak, dil, yanak, yutak, gırtlak kanserleri, diş eti hastalıkları, farenjit, sinüzit, bademcik ve orta kulak iltihabı gibi üst solunum yoluyla ilgili hastalıklar, katarakt gibi patojenlerin gelişmesi için dumanın akciğerlere çekilmesi gerekmemektedir. Hatta, sigarasını yakmayıp sadece dudaklarının arasında tutanlar veya tütün çiğneyenlerde bile dudak ve ağız içi kanserleri görülmektedir. Bu bakımdan sigara kullanan hiçkimse güvende değildir. Zararsız bir sigara içme biçimi bulunmamaktadır.”
Sigaralar Genlerinizi Değiştirebilir
Osaka Üniversitesi'nde görevli bilim adamlarının, sabah yataktan kalkar kalkmaz sigara yakan tiryakiler arasında yaptığı araştırma, bu kişilerde nikotini parçalayan enzimin üretimden sorumlu genin daha aktif olduğunu gösterdi.
Nihon Keizai Shimbun'da yayımlanan araştırmada, CYP2A6 geninin, 300 tiryaki ve geçmişte sigara içenlerde incelenmesi sonucunda genin çok aktif biçimine sahip olanların yüzde 70'inin çok ağır tiryakiler olduğu tespit edildi. Araştırmanın, sigara içenlerin bu alışkanlıktan kurtulmasında daha etkili yöntemlerin bulunmasına yardımcı olmasının beklendiği kaydedildi.
Nihon Keizai Shimbun'da yayımlanan araştırmada, CYP2A6 geninin, 300 tiryaki ve geçmişte sigara içenlerde incelenmesi sonucunda genin çok aktif biçimine sahip olanların yüzde 70'inin çok ağır tiryakiler olduğu tespit edildi. Araştırmanın, sigara içenlerin bu alışkanlıktan kurtulmasında daha etkili yöntemlerin bulunmasına yardımcı olmasının beklendiği kaydedildi.
Sigaranın Zararları
Dünya sağlık örgütü istatistiklerine göre dünya ülkelerinin birçoğunda en çok rastlanan ve en çok ölüme yol açan nedenler arasında ilk sırayı akciğer kanseri alıyor. Son 40 yılda yüzde 250 oranında artış gösteren akciğer kanserine sadece ABD'de her yıl 160 bin kişi yakalanıyor. Türkiye'de ise her yıl 30-40 bin kişide akciğer kanseri görülüyor.Bir başka araştırmaya göre akciğer kanserinin yüzde 85'i, kronik bronşit'in yüzde 75'i, kalp hastalıklarının yüzde 25'i sigaradan kaynaklanıyor. Uzmanlar, 100 bin kişilik nüfusta hiç sigara içmeyenlerin akciğer kanserine yakalanma oranının yüzde 0.1-0.2, günde bir paket içenlerde yüzde 44, 1-2 paket içenlerde 58, günde 2 paket ya da daha fazla içenlerde 72 olduğuna dikkat çekiyor.Marmara Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (MARÇEV) ile Sigara ve Diğer Alışkanlık Yapıcı Kimyasallar Etkileşim Birimi ve Dünya Sağlık Teşkilatı kaynaklarından alınan bilgilere göre tütün ve sağlık konusunda bilinmesi gereken gerçekler şöyle sıralanıyor:
1.Tütünde sağlığa zararlı hangi maddeler bulunuyor?
En iyi bilinen ve en tehlikelileri karbon monoksit, nikotin ve katrandır.
2.Bu maddeler nasıl öldürücü etki yapar?
Karbon monoksit: Arabaların egzoz gazının aynısıdır. Kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır.
Nikotin:Kokain ve Morfin kadar bağımlılık yapar. Kan basıncını (tansiyon) ve kalp hızını arttırır. Karbon monoksit ile birlikte koroner arter hastalığı ve beyin damar hastalığına yol açar.
Katran: Kanserojen (kanser yapıcı) olup akciğer kanseri, amfizem ve kronik bronşit yapar.
3.Düşük katran ve nikotin içeren sigaralar az mı zararlıdır?
Hayır. Kanda azalan miktarları telafi etmek için alışkanlığı olanlar daha fazla içer ve daha çok içine çeker.
4.Filtreli sigaralar zararsız mıdır?
Hayır. Filtre karbon monoksit ve diğer zehirli gazları temizlemez. Filtreli sigara içicisi yine de kalp hastalıkları ve inmeye (felç) yakalanabilir.
5.Sigara neden kadınlara daha zararlıdır?
Menopoz 5-10 yıl daha erken olur. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlar arasında sigara içenlerin, içmeyenlere göre kalp krizi geçirme şansı 10 kat fazladır.
6.Dünyada sigara tüketimi ne kadardır?
Gelişmiş ülkelerde 15 yaşın üzerinde sigara içenlerin günde ortalama 7-10 sigara içtiği saptanmıştır.Keşke vücudumuzun içini gösteren özel aynalar olsaydı da insanlar her içtiği sigaradan sonra vücudunda ne gibi hasarlar meydana geldiğini görebilseydi. Aşağıdaki soldan ilk resim sağlıklı bir akciğerin diğerleri ise kanser sonucu ölmüş olan akciğerlerin resimlerini göstermektedir.
1.Tütünde sağlığa zararlı hangi maddeler bulunuyor?
En iyi bilinen ve en tehlikelileri karbon monoksit, nikotin ve katrandır.
2.Bu maddeler nasıl öldürücü etki yapar?
Karbon monoksit: Arabaların egzoz gazının aynısıdır. Kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır.
Nikotin:Kokain ve Morfin kadar bağımlılık yapar. Kan basıncını (tansiyon) ve kalp hızını arttırır. Karbon monoksit ile birlikte koroner arter hastalığı ve beyin damar hastalığına yol açar.
Katran: Kanserojen (kanser yapıcı) olup akciğer kanseri, amfizem ve kronik bronşit yapar.
3.Düşük katran ve nikotin içeren sigaralar az mı zararlıdır?
Hayır. Kanda azalan miktarları telafi etmek için alışkanlığı olanlar daha fazla içer ve daha çok içine çeker.
4.Filtreli sigaralar zararsız mıdır?
Hayır. Filtre karbon monoksit ve diğer zehirli gazları temizlemez. Filtreli sigara içicisi yine de kalp hastalıkları ve inmeye (felç) yakalanabilir.
5.Sigara neden kadınlara daha zararlıdır?
Menopoz 5-10 yıl daha erken olur. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlar arasında sigara içenlerin, içmeyenlere göre kalp krizi geçirme şansı 10 kat fazladır.
6.Dünyada sigara tüketimi ne kadardır?
Gelişmiş ülkelerde 15 yaşın üzerinde sigara içenlerin günde ortalama 7-10 sigara içtiği saptanmıştır.Keşke vücudumuzun içini gösteren özel aynalar olsaydı da insanlar her içtiği sigaradan sonra vücudunda ne gibi hasarlar meydana geldiğini görebilseydi. Aşağıdaki soldan ilk resim sağlıklı bir akciğerin diğerleri ise kanser sonucu ölmüş olan akciğerlerin resimlerini göstermektedir.
Domatesli Makarna Yapımı
1. 1 paket makarna
2. 1 kg domates
3. 4 -5 adeet sivri biber
4. maragarin ayda sıvı yağ
5. tuz
6. kırmıız biber
7. karabiber
1. sivri biberleri ince halka halka doğrayınız. margraın de yada stercihe göre sıvıyağda öldürün.
2. sonra rondodan geçirdiğiniz yada arzuya göre rendelediğiniz domatesleri atınız.suyu biraz çekilene kadar pişirniz.tuz , kırmızı biber ,kara biber atınız. daha önceden haşladığınız makarnaları bu karışıma atın karıştırın ve altını kısın.
3. biraz 5-10 dakika arası makarna ile pişsin.
4. altınıkısıp kapak kapatırsanız lezzeti içine siner.
5. ama pişirme süresi sosun ne kadar sulu kaldığına göre değişir.o yzüden sosun tüm suyunu çekmeden makarna ile çekmesini sağlarsınız iyi olur
6. o yüzden makarnaların yeterince haşlanmasına ama bu pişmeye dayancak kadar da pay bırkamaya çalışalım
2. 1 kg domates
3. 4 -5 adeet sivri biber
4. maragarin ayda sıvı yağ
5. tuz
6. kırmıız biber
7. karabiber
1. sivri biberleri ince halka halka doğrayınız. margraın de yada stercihe göre sıvıyağda öldürün.
2. sonra rondodan geçirdiğiniz yada arzuya göre rendelediğiniz domatesleri atınız.suyu biraz çekilene kadar pişirniz.tuz , kırmızı biber ,kara biber atınız. daha önceden haşladığınız makarnaları bu karışıma atın karıştırın ve altını kısın.
3. biraz 5-10 dakika arası makarna ile pişsin.
4. altınıkısıp kapak kapatırsanız lezzeti içine siner.
5. ama pişirme süresi sosun ne kadar sulu kaldığına göre değişir.o yzüden sosun tüm suyunu çekmeden makarna ile çekmesini sağlarsınız iyi olur
6. o yüzden makarnaların yeterince haşlanmasına ama bu pişmeye dayancak kadar da pay bırkamaya çalışalım
Ezogelin Çorbası
1. 1 ÇAY BARDAĞI KIRMIZI MERCİMEK
2. 1 ÇAY BARDAĞI İNCE BULGUR
3. 1/2 ÇAY BARDAĞI PİRİNÇ
4. 6 SU BARDAĞI SU
5. TEREYAĞI
6. SALÇA
7. NANE PUL BİBER KBİBER V.B.
1. Mercimek bulgur pirinç 6 bardak suda haşlanir. Sonra blendirdan geçirilir kivama göre sicak su eklenebilir
2. tavada tereyağ eritilip salça pul biber istenen baharat kavrulup çorbaya eklenir biraz daha kaynatilir
3. afiyet olsun
2. 1 ÇAY BARDAĞI İNCE BULGUR
3. 1/2 ÇAY BARDAĞI PİRİNÇ
4. 6 SU BARDAĞI SU
5. TEREYAĞI
6. SALÇA
7. NANE PUL BİBER KBİBER V.B.
1. Mercimek bulgur pirinç 6 bardak suda haşlanir. Sonra blendirdan geçirilir kivama göre sicak su eklenebilir
2. tavada tereyağ eritilip salça pul biber istenen baharat kavrulup çorbaya eklenir biraz daha kaynatilir
3. afiyet olsun
Türkmen Tarhana Çorbası
1 bardak haşlanmış yarma (buğday)
1 bardak haşlanmış nohut
1 kase süzme yoğurt
1 yemek kaşığı un
nane
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
1. Hazırlanışı:
2. Yarma ve nohutları bir gün önceden veya 8 saat ıslayın. Nohutları ve yarmayı düdüklü tencerede haşlayın. Tencereye 5-6 bardak su ile birlikte haşlanmış nohut ve yarmaları koyun kaynatın. Bu arada bir kasede yoğurdu 1 bardak su ve un ile birlikte çırpın. Kaynayan sudan yoğurda 1-2 kepçe su alın, karıştırın. Yoğurdu tencereye ekleyin. Eklerken hızlı hızlı karıştırın, yoğurdunuz kesilmesin. Tuzunu ilave edin. Bu arada bir tavada zeytinyağını ısıtın ve nane katın. Nane iyice kızdıktan sonra yavaşça çorbaya ekleyin.
3. Afiyet olsun..
1 bardak haşlanmış nohut
1 kase süzme yoğurt
1 yemek kaşığı un
nane
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
1. Hazırlanışı:
2. Yarma ve nohutları bir gün önceden veya 8 saat ıslayın. Nohutları ve yarmayı düdüklü tencerede haşlayın. Tencereye 5-6 bardak su ile birlikte haşlanmış nohut ve yarmaları koyun kaynatın. Bu arada bir kasede yoğurdu 1 bardak su ve un ile birlikte çırpın. Kaynayan sudan yoğurda 1-2 kepçe su alın, karıştırın. Yoğurdu tencereye ekleyin. Eklerken hızlı hızlı karıştırın, yoğurdunuz kesilmesin. Tuzunu ilave edin. Bu arada bir tavada zeytinyağını ısıtın ve nane katın. Nane iyice kızdıktan sonra yavaşça çorbaya ekleyin.
3. Afiyet olsun..
20 Aralık 2008 Cumartesi
Bazal vücut ısısı çizelgesi nasıl tutulur, güvenilir midir?
Bazal vücut ısısı sabah uykudan uyanıldığında ölçülen vücut ısısıdır. Adet kanamanızın başladığı günden itibaren sabahları vücut ısınızı ölçerek bu çizelgeyi hazırlayabilirsiniz. Isı dil altından termometre aracılığı ile ölçülerek not edilmelidir. Yemek yemek, içmek, ağzı çalkalamak ısıyı değiştirir. Size hekiminizin vereceği tablolara, gelecek ayki adet kanamanızın başlangıcına dek her sabah vücut ısınızı kaydetmeniz gerekir. Bu tabloyu hazırladığınızda adet döneminizin ikinci yarısında vücut ısınızın 1-1.5 derece daha yüksek olduğunu görürsünüz. Vücut ısısı yumurtlama gerçekleştikten sonra progesteron hormonunun etkisi ile yükselir, ve gebelik gerçekleşirse yüksek olarak devam eder. Yumurtlamanın olmadığı vakalarda vücut ısısındada pek değişiklik olmaz. Bu yöntem yumurtlamanın olup olmadığının tespit edilmesi için kullanılan çok kaba bir yöntemdir. Bazı vakalarda yumurtlama olduğu halde vücut ısısında artış olmayabilir. Bu tablolara göre cinsel ilişkinin zamanını belirlemek bazen yanıltıcı olabilir. Günümüzde yumurtalamanın tespit edilmesinde daha hassas testler kullanılmaktadır.
Yumurtlamanın tespit edilebilmesi için hangi testler yapılabilir?
Yumurtlamanın tespit edilebilmesi için bazal vücut ısı çizelgesinin tutulması, ultrasonografik incelemeler, endometrial biopsi (rahmin iç tabakasından parça alınması) ve kanda Progesteron hormon düzeyi belirlenebilmesi kullanılan yöntemlerdir.
Yumurtladığı mı nasıl anlayacağım?
Düzenli adet dönemleri ve kanamaları olan kadınların bir çoğu yumurtlar. Yumurtlama döneminde artan östrojen hormonuna bağlı hafif bir ağrı hissedilebilir.
17 Aralık 2008 Çarşamba
Jinekolojik Muayene İşlemi
Çok kısa bir zaman almasına sadece 1-2 dakika sürmesine rağmen jinekolojik muayene pek çok kadında heyecan ve korku uyandırır. Bu endişeler özellikle ilk defa muayene olacak kişilerde doruk noktasındadır. Düzenli jinekolojik muayene kadın sağlığının vazgeçilmez bir öğesidir. Herhangi bir şikayeti olsun yada olmasın cinsel yönden aktif olan her kadının yılda bir defa muayene olması son derece önemlidir. Bu sayede kanser dahil pek çok hastalık erken devrelerde fark edilebilir ve çok kolay yöntemler ile tedavi edilebilir..
Vajina Estetiği ve Vajinoplasti
Dünyadaki en güzel kadının bile vajen estetiği konusunda psikolojik fonksiyonlarını ve cinsel yaşantısını olumsuz yönde etkileyen ve kimse ile paylaşamadığı bir sorunu olabilir. Bu sorun kadının kendi dış genital organlarından hoşnut olmamasıdır. En sık olarak vajinal doğum yapmış kadınlarda doğum esnasında vajinal dokuların gerilmesine ve daha sonra asla normal halinde dönmemesine bağlı olarak ortaya çıkar. Bu idrar kesesi ve rektumda (barsakların anüsten önceki en son kısmı) vajinaya doğru bir sarkma olarak belirir ve cinsel fonksiyon bozukluğunun yanı sıra idrar tutamama gibi patolojik durumlara da neden olabilir.
Vajinismus
Cinsel birleşme sırasında kadında vajen kaslarının istemsiz kasılarak cinsel birleşme olanağına kendini kapatması durumudur.Kasların kasılmasının önüne geçilememektedir.Vajinismus u genel olarak tanımladığımız zaman fiziksel bir engel olmamasına (Anatomik olarak normal) rağmen kadının korku, kaygı ve endişelerinden dolayı cinsel ilişkiye izin vermemesi, verememesi olarak tanımlanmaktadır.
Etiketler:
Kadınlarda İlişkiye Girememe,
vajen kasları,
Vajinismus
Kızlık Zarı Tamir İşlemi
Kızlık zarının latince adı hymendir.Kızlık zarı ülkemizde ve dünyanın belli bölgelerine halen sosyal ve kültürel önemini korumaktadır. Kızlık zarının henüz bozulmamış olması hatalı olarak kadının bekaretinin, yani bir erkekle birlikte olmadığının sembolü ve yine hatalı olarak ilk ilişkide kanama olmaması kadının daha önceden bir erkekle cinsel ilişkide bulunmuş olduğunun kanıtı olarak görülmekte ve birçok masum genç kız bu yüzden tüm yaşamlarını etkileyecek olaylarla karşılaşabilmektedir.
Etiketler:
kızlık zarı diktirme,
kızlık zarı hasarları,
Kızlık Zarı Tamir
Gebeliği önleyici iğneler
Etkili bir korunma yöntemidir. Igne seklindedir ve kadinlarda kullanilir. Ayda bir kalçadan veya koldan uygulanir. Bir ay boyunca gebelikten korur.Kadinda yumurtlamayi engeller. Spermlerin rahim agzindan geçislerini engeller.Gebeligi önleyici igneler dogru kullanilirsa % 99 etkilidir.
Yararları
Adet agrilarini azaltir.
Adet kanamasini azaltir ve kansizligin olusmasini önler
Düzenli kullanildiklarinda rahim ve yumurtalik kanseri tehlikesini azaltir
Dis gebelik ihtimalini azaltir.
Üreme organi iltihaplarina karsi koruyucu olur.
Yararları
Adet agrilarini azaltir.
Adet kanamasini azaltir ve kansizligin olusmasini önler
Düzenli kullanildiklarinda rahim ve yumurtalik kanseri tehlikesini azaltir
Dis gebelik ihtimalini azaltir.
Üreme organi iltihaplarina karsi koruyucu olur.
Spiral (RİA)
Spiral (RİA) yada halk arasında yaygın şekilde kullanılan adıyla rahim içi araç tüm dünyada en fazla tercih edilen geri dönüşümlü doğum kontrol yöntemidir.
Spiral ( RİA )'in bir başka özelliği de uzun süreli geri dönebilir yöntemler içinde maliyeti en düşük olan yöntem olmasıdır.
Tüm dünyada yaklaşık 106 milyon kadının istenmeyen gebeliklerden korunmak için spiral yöntemini tercih ettiği tahmin edilmektedir. Bu kadınların %70'i sadece tek bir ülkede; Çin'de yaşamaktadır.
Spiral ( RİA )'in bir başka özelliği de uzun süreli geri dönebilir yöntemler içinde maliyeti en düşük olan yöntem olmasıdır.
Tüm dünyada yaklaşık 106 milyon kadının istenmeyen gebeliklerden korunmak için spiral yöntemini tercih ettiği tahmin edilmektedir. Bu kadınların %70'i sadece tek bir ülkede; Çin'de yaşamaktadır.
Etiketler:
doğum kontrol yöntemleri,
rahim içi halka,
ria,
Spiral
İlişkilerde Korunma Yöntemleri
İlişkilerde Korunma Yöntemleri
Prezervatif
Oral Kontraseptifler
İğneler
Diyafram
Spermisitler
Prezervatif
Oral Kontraseptifler
İğneler
Diyafram
Spermisitler
Doğum kontrol hapları tüylenme yapar mı ?
Doğum kontrol hapları içerdikleri hormonlar nedeniyle vücutta tüylenme yapan hormonları baskılarlar; tüylenme yapmazlar. Hatta doğum kontrol hapları özellikle bazı tüylenme şikayeti olan hanımlarda tüylenmeyi önlemek amacıyla kullanılmaktadır.
Doğum kontrol hapları kilo aldırır mı?
Doğum kontrol haplarının kullanılmaya başlanan ilk dönemlerde iştahı açma ve su tutulmasına neden olarak hafif kilo artışına sebep olmakla beraber uzun dönemde kilo alımına neden olmadıkları kabul edilmektedir. Bu nedenle ilk aylarda oluşabilecek değişiklikler nedeniyle doktorunuza danışmadan hapınızı bırakmayın ve hap kullanırken dengeli beslenmeye ve hareketsiz kalmamaya dikkat edin.
Doğum Kontrol Hapları Yan Etkileri
Doğum kontrol hapları içinde belli miktarlarda östrojen ve progesteron içerir. Bunlar yıllar içerisinde geliştirilerek sentetik olarak üretilmişlerdir ve insandaki hormonlara benzer etki yapmak üzere hazırlanmışlardır. Bu nedenle hormon düzenini bozmazlar tam tersi hormon bozukluğu olan kadınlarda belirli bir düzen sağlarlar. Düzensiz kanaması olan hastalar kullandığında düzenli kanamaya neden olurlar. Aynı zamanda adet kanamasının miktarını da azaltma etkileri de vardır. Ancak bu olumsuz bir etki değildir bazı hastalarda bu şekilde aşırı kanama önlenmiş olur. Piyasada satılan DKH’ ları içindeki hormonlar bazı değişiklikler olmakla beraber birbirine çok benzerlik gösterir.
Doktorunuz size en uygun DKH ‘nı belirleyecektir.
Doktorunuz size en uygun DKH ‘nı belirleyecektir.
Çocuk Olmama Kararı Nasıl Verilir
Normalde bir sene korunmamasına rağmen çiftin çocuğu olmamışsa ‘neden olmuyor’ diye araştırmaya başlaması gerekiyor. Anne ve babanın yaşı eğer 35 ve üzerinde ise gebe kalma süresi 6-8 aya iner. Sonrasında zaman kaybedilmeden uzman bir hekimden yardım alınmalı.
Etiketler:
aşk,
condomsuz ilişki,
çocuğum olmuyor,
güvenli ilişki,
mutlu ev
Hamilelik Şartları
Anne adayı üç ay öncesinden genel bir check-up’tan geçip, smear testi ve jinekolojik muayene yaptırmalı. Türk kadınlarının büyük kısmında anemi (kansızlık) olduğu için anemi araştırması yapılmalı. Anemisi varsa hamilelik öncesi normal seviyeye getirilmeli. Enfeksiyon hastalıkları açısından da anne adayı taranmalı. Hepatit B, C, HIV ve kızamıkçık virüsleri bizim için gebelikteki en büyük sorunlardır. Eğer annenin kızamıkçık açısından bağışıklığı yoksa mutlaka kızamıkçık aşısı yapılmalı. Bu da hamile kalmadan en az 6 ay önce planlanmalı. Eğer hamilelikte kızamıkçık geçirilirse; bebekte ağır sakatlıklara yol açmaması için gebeliğin sonlandırılması gerekebilir. Bu arada kadın sigara ve alkol gibi alışkanlıklardan kendini uzaklaştırmalı. Eğer ağır bir iş hayatında çalışıyorsa bunu yeniden organize etmeli.
Hamileliğe Hazırlanış Evresi
Öncelikle kadın fiziksel ve ruhsal açıdan anneliğe hazır olmalı. Özellikle doğum kontrol hapları kullanan kadınlar en az 3 ay önce hapları bırakmalı, geçen sürede kontrollü cinsel ilişkide bulunmalı. Hamile kalmadan 2 ay öncesinden başlayıp, hamileliğin ilk 3 ayında da devam edecek şekilde günde 0.4 mg. folik asit kullanımı, bebekte sinir sisteminde problem olma ihtimalini yüzde 80 azaltır. Eğer annenin daha önce böyle problemli bebeği varsa folik asit kullanımının günde 4 mg. olması gerekir. Bir ailede daha önceden sinir sistemi sorunlu bebek varsa; bir sonraki gebelikte kadının yine aynı problemle bebek doğurma ihtimali yüzde 3-5 daha fazla artmıştır.
Etiketler:
Hamileliğe Hazırlanış,
hamilelik evresi,
hamilelik problemleri
Hamilelik Dönemleri
Planlı hamilelik hem kadın hem de bebek için en sağlıklısıdır. Doğum kontrol hapını bırakır bırakmaz hamile kalan kişilerin bebeklerinde kromozom anomalisi olma ihtimali yüksek olduğu için, hapların bırakılmasından en az 3 ay sonra hamile kalınmalıdır.
Menopoz Tedavisi için istenilen Belgeler
. Tam kan sayımı
. Tam idrar tetkiki
. Sedimantasyon
. Lipid profili (total kolesterol, trigliserid, HDL, LDL)
. Açlık kan şekeri
. Karaciğer fonksiyon testleri (SGOT SGPT)
. Böbrek fonksiyon testleri (BUN, Kreatinin, Ürik asid)
. Kemik markerları (Kalsiyum, Fosfat, ALP, Osteokalsin)
. Gaitada gizli kan
. Kemik Mineral Dansitometrisi (KMD)
. İki taraflı Mamografi dir.
. Tam idrar tetkiki
. Sedimantasyon
. Lipid profili (total kolesterol, trigliserid, HDL, LDL)
. Açlık kan şekeri
. Karaciğer fonksiyon testleri (SGOT SGPT)
. Böbrek fonksiyon testleri (BUN, Kreatinin, Ürik asid)
. Kemik markerları (Kalsiyum, Fosfat, ALP, Osteokalsin)
. Gaitada gizli kan
. Kemik Mineral Dansitometrisi (KMD)
. İki taraflı Mamografi dir.
Etiketler:
Menopoz Tedavisi,
menopoz tedavisi yapılacaklar,
menopoz testi
Menopoz Sonucu Kadında Olağan Değişiklikler
-Ateş basma,terleme,çarpıntı
-Uykusuzluk,sinirlilik,(ruhsal çöküntü) depresyon,unutkanlık,halsizlik,çabuk sinirlenme
-Bazan cinsel istekte (libido) azalma
-Kemik erimesi(osteoporoz)
-Damar sertliği (ateroskleroz) gelişme eğilimi
-Cinsel organlarda çekilme(atrofi) ,kuruluk,ağrılı ilişki
-İdrar kaçırmaya kadar varan idrar yollarında atrofi ortaya çıkmaktadır.
-Uykusuzluk,sinirlilik,(ruhsal çöküntü) depresyon,unutkanlık,halsizlik,çabuk sinirlenme
-Bazan cinsel istekte (libido) azalma
-Kemik erimesi(osteoporoz)
-Damar sertliği (ateroskleroz) gelişme eğilimi
-Cinsel organlarda çekilme(atrofi) ,kuruluk,ağrılı ilişki
-İdrar kaçırmaya kadar varan idrar yollarında atrofi ortaya çıkmaktadır.
Erken menapoz Tedavileri
İstanbul - ABD'deki Türk bilim adamı Prof. Dr. Kutluk Oktay, erken menopoza giren bir kadına dünyada ilk kez uygulanan yöntemle dondurduğu yumurtalık dokusunu naklederek menopozdan çıkmasını sağladı.
Kemoterapi nedeniyle üretkenliğini kaybetmiş kanser hastasının aynı teknikle anne olmasını sağlayan Prof. Oktay, ileride kadınların kendi kök hücreleri sayesinde erken menopozdan kurtulacaklarını umduklarını ve bu konudaki araştırmaların devam ettiğini bildirdi.
''Bugüne kadar biz yumurtalıkta kök hücre olmadığına inanıyorduk'' diyen Prof. Dr. Oktay, son zamanlarda bu konuda birtakım araştırmalar bulunduğunu ifade ederek, ''Ben de diyorum ki aşağı yukarı her organda kök hücre var. Neden yumurtalıkta olmasın?'' diye konuştu.
Bunu daha önce Harvardlı bir araştırmacının ortaya attığını hatırlatan Prof. Dr. Oktay, ''Ancak bizim bulgularımız da bunu doğruluyor. Yumurtalık nakli yaptığım bir hasta var. Deri altına konan yumurtayla çocuk sahibi oldu. Biz diyoruz ki bulgular, yumurtalığın diğer organlardaki kök hücreleri çağırdığını ve onların da yumurta üretimini başlatabildiğini gösteriyor'' dedi.
Harvardlı araştırmacının, yumurtalığa kök hücrenin kemik iliğinden geldiğini savunduğunu kaydeden Prof. Dr. Oktay, ''Ama benim düşünceme göre, bu herhangi bir organ olabilir. Belki de yumurtaların da çağırma sistemleri vardır. Yani yumurtalık bir şekilde organlardan kök hücreyi çağırıyor ve onun sayesinde yumurtalar tekrar üretiliyor ve ondan sonra yumurtlama oluyor'' diye konuştu.
Kemoterapi nedeniyle üretkenliğini kaybetmiş kanser hastasının aynı teknikle anne olmasını sağlayan Prof. Oktay, ileride kadınların kendi kök hücreleri sayesinde erken menopozdan kurtulacaklarını umduklarını ve bu konudaki araştırmaların devam ettiğini bildirdi.
''Bugüne kadar biz yumurtalıkta kök hücre olmadığına inanıyorduk'' diyen Prof. Dr. Oktay, son zamanlarda bu konuda birtakım araştırmalar bulunduğunu ifade ederek, ''Ben de diyorum ki aşağı yukarı her organda kök hücre var. Neden yumurtalıkta olmasın?'' diye konuştu.
Bunu daha önce Harvardlı bir araştırmacının ortaya attığını hatırlatan Prof. Dr. Oktay, ''Ancak bizim bulgularımız da bunu doğruluyor. Yumurtalık nakli yaptığım bir hasta var. Deri altına konan yumurtayla çocuk sahibi oldu. Biz diyoruz ki bulgular, yumurtalığın diğer organlardaki kök hücreleri çağırdığını ve onların da yumurta üretimini başlatabildiğini gösteriyor'' dedi.
Harvardlı araştırmacının, yumurtalığa kök hücrenin kemik iliğinden geldiğini savunduğunu kaydeden Prof. Dr. Oktay, ''Ama benim düşünceme göre, bu herhangi bir organ olabilir. Belki de yumurtaların da çağırma sistemleri vardır. Yani yumurtalık bir şekilde organlardan kök hücreyi çağırıyor ve onun sayesinde yumurtalar tekrar üretiliyor ve ondan sonra yumurtlama oluyor'' diye konuştu.
Erken menapoz Yan etkileri nelerdir ?
Bilim adamlarının yaklaşık 40 yıldır üzerinde çalıştığı ve 20 bini aşkın kadını kapsayan araştırmanın sonuçlarının ilgi çekici olduğunu belirten Jinemed Sağlık Merkezleri’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Meriç Karacan, kadınların menopoza girdiği yaş ile ölüm yaşı arasında ilişki olduğunu söyledi.
Dr. Meriç Karacan, yapılan çalışmada menopoza her 3 yıl geç girişin ölüm riskini yaklaşık yüzde 1,6 kadar azalttığı belirterek, “Ölüm riskini arttıran en önemli neden menopoza erken girenlerde oluşan kalça kırıklarından doğan sorunlar gibi gözüküyordu. Ancak kalça kırığı sonrası uzun süre hareketsizlik kalp hastalıkları ve pıhtılaşma eğilimini artırıyor, bu da kadınların ölüm riskini yükseltiyor.
Benzer olarak erken menopoza giren kadınlarda, kalp hastalıklarından ölüm riski de daha yüksek bulundu. Menopoz yaşı ile felç riski arasında herhangi bir ilişki kurulamadı. Sadece erken menopoza girenlerde meme kanseri riskinin daha düşük olduğu saptandı” dedi.
Ayrıca diğer çalışmalarda da erken menopoza girenlerde kemik erimesine ve kırıklara bağlı olarak idrar yolu ve solunum sistemi sorunlarına bağlı ölümlerin daha sık ortaya çıktığı bulundu.
Bu bilgiler ışığında özellikle 40 yaşın altında menopoza giren kadınlarda hormon tedavisi konusu tekrar gündeme geldi. Erken yaşta menopoza giren kadınlar uzun süre östrojen hormonundan yoksun kalacakları için bu kadınların doktor kontrolünde östrojen kullanmalarının yararlı olacağı da vurgulandı.
Dr. Meriç Karacan, yapılan çalışmada menopoza her 3 yıl geç girişin ölüm riskini yaklaşık yüzde 1,6 kadar azalttığı belirterek, “Ölüm riskini arttıran en önemli neden menopoza erken girenlerde oluşan kalça kırıklarından doğan sorunlar gibi gözüküyordu. Ancak kalça kırığı sonrası uzun süre hareketsizlik kalp hastalıkları ve pıhtılaşma eğilimini artırıyor, bu da kadınların ölüm riskini yükseltiyor.
Benzer olarak erken menopoza giren kadınlarda, kalp hastalıklarından ölüm riski de daha yüksek bulundu. Menopoz yaşı ile felç riski arasında herhangi bir ilişki kurulamadı. Sadece erken menopoza girenlerde meme kanseri riskinin daha düşük olduğu saptandı” dedi.
Ayrıca diğer çalışmalarda da erken menopoza girenlerde kemik erimesine ve kırıklara bağlı olarak idrar yolu ve solunum sistemi sorunlarına bağlı ölümlerin daha sık ortaya çıktığı bulundu.
Bu bilgiler ışığında özellikle 40 yaşın altında menopoza giren kadınlarda hormon tedavisi konusu tekrar gündeme geldi. Erken yaşta menopoza giren kadınlar uzun süre östrojen hormonundan yoksun kalacakları için bu kadınların doktor kontrolünde östrojen kullanmalarının yararlı olacağı da vurgulandı.
Etiketler:
Erken menapoz,
menapoz belirtileri,
menapozamı girdim
Menopoz Tam Olarak nedir ?
Menopoz bir hastalık değil, kadının bir çağıdır. Temel değişiklik östrojen hormonu üretimi azalması olduğundan, hormon üretimi belli bir seviyenin altına düşmediği sürece kadın yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmeye devam edebilir.
Menopoz kendi başına bir hastalık olmamasına karşın bu dönemde yaşa bağlı olarak ortaya çıkma sıklığı artan hastalıkların (hipertansiyon, şeker hastalığı gibi) görülme sıklığı artar.
Menopoz döneminde östrojen hormonu üretimi yetersizliğine bağlı ortaya çıkan belirtiler ve hastalıklar tedaviyle çoğu durumda etkili bir şekilde kontrol altına alınabilirler.
Menopoz kendi başına bir hastalık olmamasına karşın bu dönemde yaşa bağlı olarak ortaya çıkma sıklığı artan hastalıkların (hipertansiyon, şeker hastalığı gibi) görülme sıklığı artar.
Menopoz döneminde östrojen hormonu üretimi yetersizliğine bağlı ortaya çıkan belirtiler ve hastalıklar tedaviyle çoğu durumda etkili bir şekilde kontrol altına alınabilirler.
Etiketler:
menapoz,
Menopoz,
Menopoz döneminde,
östrojen hormonu
Menapozda Kilo Almak istemiyorsanız
1. Her öğünde dört besin grubundaki besinler (süt ve süt ürünleri, et ve benzeri besinler, taze sebze ve meyveler, ekmek ve tahıl grubu besinler) aynı öğünde bireyin gereksinmesine uygun miktarlarda tüketilmeli ve besin çeşitliliği sağlanmalı.
2. Süt-yoğurt grubundan 3-4 porsiyon tüketilmelidir. 1 porsiyon süt grubu= 1 su bardağı az yağlı yoğurt veya süttür. Ya da 2 karper kadar az yağlı peynir anlamına gelir.
3. Et ve et grubundan toplam 3 porsiyon tüketilmesi gerekir. 1 porsiyon et grubu= 2 köfte kadar tavuk-balık veya yağsız kırmızı et veya 1 tabak kuru baklagil yemeği veya 1 kase fındık-fıstık veya 1 adet yumurtadır.
4. Bitkisel özlü sıvı yağlar özellikle soya yağı ve erken hasat zeytinyağı menopozdaki kadınlar için hayat kurtarıcıdır.
5. Besin öğesi olmayan fitokimyasalların (karotenoidler, flavonoidler, isoflavonoidler, polifenoller vb.) tam olarak bilinmemekle birlikte, kronik hastalıklara karşı koruyucu etkisinin olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle çiğ sebze ve kabuklu meyveler, fitoöstrojen özelliği nedeniyle soya ve ürünleri beslenmelerinde yer almalıdır.
6. Osteoporoz ve kalp damar hastalıklarındaki koruyucu etkisi düşünülerek, omega 3 yağ asitlerinden zengin diyetlerin tüketilmesi önerilmektedir. Bunlar ceviz, balık, ayçiçeği yağı, soya yağı, ayçekirdeği, badem gibi besinlerin güvenli miktarlarda beslenmelerinde bulundurmaları gerekmektedir.
7. Basit şekerlerin yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Şekerin fazla tüketilmesinin sadece enerji sağlayarak, diyetin besin öğesi yoğunluğunu sınırlandıracağı unutulmamalıdır.
8. Sebze ve meyvelerden zengin diyetler uygulanmalı. Posa tüketimi arttırılmalı. Diyetle yeterli miktarda posa alınmasının kronik hastalıklardan (şeker hastalığı, kanser ve kroner kalp hastalığı vb.) koruyucu tedavi edici özelliği vardır. Ayrıca posa, barsak faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlayacaktır.
9. Hayvansal proteinden zengin besinlerin tüketilmesi doymuş yağ tüketimini de arttırır. Bu nedenle az yağlı süt ve süt ürünleri, yağsız etler, derisiz tavuk-hindi eti tüketimi hayvansal kaynaklı proteinlerdir.
10. Kalsiyumun yeterli miktarda tüketilmesi önem taşımaktadır.
11. Yemeklere aşırı tuz eklenmemeli ve tuzlanmış besinler fazla tüketilmemelidir.
12. Alkolden sakınılmalıdır. Alkol, bazı vitamin ve minerallerin vücutta kullanılmasına olumsuz etkide bulunur. Kemik oluşum hücrelerini harap eder ve kalsiyum emilimini bozar. Şişmanlığa zemin hazırlar.
13. Sigara içilmemelidir. Sigara kalp damar hastalıkları riskini arttıracağı gibi, D vitaminin aktif şekline dönüşümünü azaltır. Aynı zamanda kandaki C vitamini düzeyini ve serum östrojen düzeyini de düşürür.
2. Süt-yoğurt grubundan 3-4 porsiyon tüketilmelidir. 1 porsiyon süt grubu= 1 su bardağı az yağlı yoğurt veya süttür. Ya da 2 karper kadar az yağlı peynir anlamına gelir.
3. Et ve et grubundan toplam 3 porsiyon tüketilmesi gerekir. 1 porsiyon et grubu= 2 köfte kadar tavuk-balık veya yağsız kırmızı et veya 1 tabak kuru baklagil yemeği veya 1 kase fındık-fıstık veya 1 adet yumurtadır.
4. Bitkisel özlü sıvı yağlar özellikle soya yağı ve erken hasat zeytinyağı menopozdaki kadınlar için hayat kurtarıcıdır.
5. Besin öğesi olmayan fitokimyasalların (karotenoidler, flavonoidler, isoflavonoidler, polifenoller vb.) tam olarak bilinmemekle birlikte, kronik hastalıklara karşı koruyucu etkisinin olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle çiğ sebze ve kabuklu meyveler, fitoöstrojen özelliği nedeniyle soya ve ürünleri beslenmelerinde yer almalıdır.
6. Osteoporoz ve kalp damar hastalıklarındaki koruyucu etkisi düşünülerek, omega 3 yağ asitlerinden zengin diyetlerin tüketilmesi önerilmektedir. Bunlar ceviz, balık, ayçiçeği yağı, soya yağı, ayçekirdeği, badem gibi besinlerin güvenli miktarlarda beslenmelerinde bulundurmaları gerekmektedir.
7. Basit şekerlerin yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Şekerin fazla tüketilmesinin sadece enerji sağlayarak, diyetin besin öğesi yoğunluğunu sınırlandıracağı unutulmamalıdır.
8. Sebze ve meyvelerden zengin diyetler uygulanmalı. Posa tüketimi arttırılmalı. Diyetle yeterli miktarda posa alınmasının kronik hastalıklardan (şeker hastalığı, kanser ve kroner kalp hastalığı vb.) koruyucu tedavi edici özelliği vardır. Ayrıca posa, barsak faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlayacaktır.
9. Hayvansal proteinden zengin besinlerin tüketilmesi doymuş yağ tüketimini de arttırır. Bu nedenle az yağlı süt ve süt ürünleri, yağsız etler, derisiz tavuk-hindi eti tüketimi hayvansal kaynaklı proteinlerdir.
10. Kalsiyumun yeterli miktarda tüketilmesi önem taşımaktadır.
11. Yemeklere aşırı tuz eklenmemeli ve tuzlanmış besinler fazla tüketilmemelidir.
12. Alkolden sakınılmalıdır. Alkol, bazı vitamin ve minerallerin vücutta kullanılmasına olumsuz etkide bulunur. Kemik oluşum hücrelerini harap eder ve kalsiyum emilimini bozar. Şişmanlığa zemin hazırlar.
13. Sigara içilmemelidir. Sigara kalp damar hastalıkları riskini arttıracağı gibi, D vitaminin aktif şekline dönüşümünü azaltır. Aynı zamanda kandaki C vitamini düzeyini ve serum östrojen düzeyini de düşürür.
Menopozda Beslenmeye Dikkat Edin
Özellikle menopoz döneminin sonundaki kişilerde sıkça görülen osteoropozu (kemik yapısının bozulması) hafif geçirmek için bu dönemde tüketilen besinlere ve fiziksel aktivitelere dikkat edilmesi gerekir.
Kemik yapısında bulunan bazı besin öğelerinin uzun vadede yetersiz alınmaları veya emilim bozuklukları sorunun besinsel kısmını oluşturuyor. Yüksek lifli diyetler, aşırı alkol, sigara ve kafein tüketimi, hatalı beslenme ve kalsiyum eksikliği osteoporoz için zemin oluşturuyor. Bu dönemde idrar yoluyla kalsiyum atılımı fazla olduğundan, diyet uygulanarak kalsiyum alınması gerekiyor.
Kalsiyum açısından en iyi kaynak peynir, yoğurt gibi süt ürünleri. Yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, kurutulmuş meyveler, susam, fındık, pekmez de kalsiyum bakımından zengin besinler arasında yer alıyor.
Kemik yapısında bulunan bazı besin öğelerinin uzun vadede yetersiz alınmaları veya emilim bozuklukları sorunun besinsel kısmını oluşturuyor. Yüksek lifli diyetler, aşırı alkol, sigara ve kafein tüketimi, hatalı beslenme ve kalsiyum eksikliği osteoporoz için zemin oluşturuyor. Bu dönemde idrar yoluyla kalsiyum atılımı fazla olduğundan, diyet uygulanarak kalsiyum alınması gerekiyor.
Kalsiyum açısından en iyi kaynak peynir, yoğurt gibi süt ürünleri. Yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, kurutulmuş meyveler, susam, fındık, pekmez de kalsiyum bakımından zengin besinler arasında yer alıyor.
Etiketler:
menapozda kilo,
Menopozda Beslenme,
Menopozda Beslenme ürünleri
Menapoz Tedavisi
Menopozun tek bir tedavisi yoktur. Aslında yapılmaya çalışılan bu hormonal değişimin vücutta çeşitli sistemlerde yaptığı istenmeyen değişiklikleri önlemek ve hayat kalitesini yüksek tutmaktır.
Menopoz tedavisinin asıl ilacı östrojen olmakla beraber değişik nedenlere östrojen alamayanlarda sadece progesteron ya da kemik yoğunluğunu arttırmaya bir miktarda olsa faydası olan spreyler veya haplar kullanılabilir.Özellikle bütün menopozdaki kadınların kemik yoğunluğunu korumak için bol miktarda süt ve süt ürünleri tüketerek kalsiyum alımını arttırmaları ve düzenli olarak egzersiz yapmaları önerilmektedir.
Menopoz tedavisinin asıl ilacı östrojen olmakla beraber değişik nedenlere östrojen alamayanlarda sadece progesteron ya da kemik yoğunluğunu arttırmaya bir miktarda olsa faydası olan spreyler veya haplar kullanılabilir.Özellikle bütün menopozdaki kadınların kemik yoğunluğunu korumak için bol miktarda süt ve süt ürünleri tüketerek kalsiyum alımını arttırmaları ve düzenli olarak egzersiz yapmaları önerilmektedir.
Menapoz Geciktirme Yöntemleri
İngiliz bilim adamlarının bu buluşu, özellikle kadınların daha ileri yaşlarda çocuk sahibi olabilmelerine olanak tanıyacak.
İngiltere’de düzenlenen bir konferansta buluşu duyuran Prof. Robert Winston, araştırmacıların, kadınların yumurtalarının yaşam sürelerini uzatan ve bir hap ya da enjeksiyon şeklinde uygulanabilecek bir protein bulduklarını belirtti.
Bu buluşun yaşamlarının ileri dönemlerindeki çocuksuz kadınlar için yeni bir umut olduğunu söyleyen Prof. Winston, yumurtaların yaşamlarını uzatan bu protein sayesinde kadınların daha sağlıklı olacaklarını ve menopozun da risk almaksızın gecikeceğini kaydetti.
Londra Kadın Doğum Merkezinin yöneticisi David Hodgson da, bu ilacın kadınların yaşamında büyük bir etkisi olacağını belirtirken, şimdilik bu ilacın deneme aşamasında olduğunu, güvenli bir şekilde kullanılabilmesi için daha zamana ihtiyaç olduğunu söyledi.
Modern toplumlarda kadınların profesyonel yaşamları ve kariyerleri uğruna, çocuk sahibi olmayı sürekli ileriki yaşlarına ertelediklerini, ancak biyolojik saatlerinin bunun tersine işlediğini belirten kadın doğum uzmanları, 16 yaşında 400 bin yumurtası bulunan kadınların, 46 yaşında bir tanesine bile sahip olamadıklarını, kadınların her saat ortalama iki yumurta kaybettiklerine işaret ettiler
İngiltere’de düzenlenen bir konferansta buluşu duyuran Prof. Robert Winston, araştırmacıların, kadınların yumurtalarının yaşam sürelerini uzatan ve bir hap ya da enjeksiyon şeklinde uygulanabilecek bir protein bulduklarını belirtti.
Bu buluşun yaşamlarının ileri dönemlerindeki çocuksuz kadınlar için yeni bir umut olduğunu söyleyen Prof. Winston, yumurtaların yaşamlarını uzatan bu protein sayesinde kadınların daha sağlıklı olacaklarını ve menopozun da risk almaksızın gecikeceğini kaydetti.
Londra Kadın Doğum Merkezinin yöneticisi David Hodgson da, bu ilacın kadınların yaşamında büyük bir etkisi olacağını belirtirken, şimdilik bu ilacın deneme aşamasında olduğunu, güvenli bir şekilde kullanılabilmesi için daha zamana ihtiyaç olduğunu söyledi.
Modern toplumlarda kadınların profesyonel yaşamları ve kariyerleri uğruna, çocuk sahibi olmayı sürekli ileriki yaşlarına ertelediklerini, ancak biyolojik saatlerinin bunun tersine işlediğini belirten kadın doğum uzmanları, 16 yaşında 400 bin yumurtası bulunan kadınların, 46 yaşında bir tanesine bile sahip olamadıklarını, kadınların her saat ortalama iki yumurta kaybettiklerine işaret ettiler
Etiketler:
Menapoz Geciktirme Yöntemleri,
menapoz sorunu,
menapoz tedavisi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)