Kendinizi evinizde hissetmeyeceksinizşahinnparadiseseoyarışması
tam gaz devam ediyor.
Kendinizievinizdehissetmeyeceksinizşahinnparadiseseoyarışması desteklediğimiz türden seo araçlarındandır.Şah inn Paradise'yı bu durumtan mütevellit kutluyoruz.Tesettürlü tatil yapacaklar için güzel bir yer.Alternatif tatil mekanları olarkta şah inn paradise'yi kullanabilirsiniz.
2 Haziran 2011 Perşembe
24 Mayıs 2009 Pazar
Erkekler İçin Doğum Kontrol
Erkekler için geliştirilen doğum kontrol iğnesinin çok etkili olduğu belirlendi.
Daily Mail gazetesinin haberine göre, 1000 kadar erkek üzerinde yapılan araştırmada, iki yıllık süre içinde iğneyi kullanan her 100 erkekten sadece biri eşinin, gebe kalmasına yol açtı.
Hiçbir doğum kontrol yönteminin yüzde 100 etkili olmadığını hatırlatan araştırmacılar bunun çok başarılı bir sonuç olduğunu belirttiler. Testosteron iğnesi, kısırlık sorunu olmayan ve daha önceki yıllarda çocuk sahibi olmuş 20-45 yaş arası Çinli erkeklerde denendi.
Bu erkeklerin 18-38 yaş arasındaki eşlerinin de herhangi bir kısırlık problemi bulunmadığı belirtildi.
Doğum Kontrol Hapları İle İlgili Bilinen 10 Yanlış Nedir?
Pekin'deki Ulusal Aile Planlaması Araştırma merkezinin araştırmasında, yöntemin yan etkisinin bulunmadığı ve sperm sayısının iğneyi bıraktıktan 4 ila 6 ay sonra eski haline geldiği belirtildi.
Aylık 500 miligram verilen testosteron iğnesi, FSH ve LH olarak bilinen düzenleyici beyin kimyasalının seviyesini azaltıyor. Bu da sperm üretimini engelliyor.
Testosteron temelli doğum kontrol yönteminin etkisiyle ilgili araştırma, "Journal of Clinical Endocrinology and Metabolism"in gelecek ayki sayısında yayımlanacak.
Daily Mail gazetesinin haberine göre, 1000 kadar erkek üzerinde yapılan araştırmada, iki yıllık süre içinde iğneyi kullanan her 100 erkekten sadece biri eşinin, gebe kalmasına yol açtı.
Hiçbir doğum kontrol yönteminin yüzde 100 etkili olmadığını hatırlatan araştırmacılar bunun çok başarılı bir sonuç olduğunu belirttiler. Testosteron iğnesi, kısırlık sorunu olmayan ve daha önceki yıllarda çocuk sahibi olmuş 20-45 yaş arası Çinli erkeklerde denendi.
Bu erkeklerin 18-38 yaş arasındaki eşlerinin de herhangi bir kısırlık problemi bulunmadığı belirtildi.
Doğum Kontrol Hapları İle İlgili Bilinen 10 Yanlış Nedir?
Pekin'deki Ulusal Aile Planlaması Araştırma merkezinin araştırmasında, yöntemin yan etkisinin bulunmadığı ve sperm sayısının iğneyi bıraktıktan 4 ila 6 ay sonra eski haline geldiği belirtildi.
Aylık 500 miligram verilen testosteron iğnesi, FSH ve LH olarak bilinen düzenleyici beyin kimyasalının seviyesini azaltıyor. Bu da sperm üretimini engelliyor.
Testosteron temelli doğum kontrol yönteminin etkisiyle ilgili araştırma, "Journal of Clinical Endocrinology and Metabolism"in gelecek ayki sayısında yayımlanacak.
Baş Ağrısının Nedenleri
Baş ağrıları, sinir bozucu derecede şiddetli ya da önemsenmeyecek kadar hafif olabilir. Fakat şiddeti ne olursa olsun sürekli ya da sık sık baş ağrısı çeken insanlar bundan önemli derecede etkilenir. Bu ağrı kişilerin hayattan aldıkları zevki azaltır, günlük yaşamlarının olumsuz bir yönde ilerlemesine sebep olur.
Baş Ağrısının Nedenleri
TEHLİKELİ AMA ÖLÜME YOL AÇMA ORANI DÜŞÜK
-TEHLİKELİ AMA ÖLÜME YOL AÇMA ORANI DÜŞÜK-
-Domuz gribi öldürücü bir hastalık mıdır?: Domuz grip virüsünün insanlarda yaptığı hastalık öldürücü olmakla beraber olayın sevindirici tarafı hastalığın ölümlere yol açma oranının çok yüksek olmamasıdır. Domuz gribi son iki ay içinde 8 binden fazla insanda görülmüş, bunların 70 kadarı ölmüştür. Buna göre domuz gribinin insanlarda ölüme yol açma oranı yüzde birin de altındadır. Bu virüsün domuzlarda da ölüme yol açma oranı da yüzde 1-4 arasında değişmektedir.
-Nasıl teşhis edilir?: İnfluenza A virüsünün teşhisi solunum yolları salgılarında virüsün gösterilmesiyle olur. Hastanın kanında grip virüslerine karşı oluşmuş antikorların ölçülmesiyle de teşhise varılabilir.
-Domuz gribi öldürücü bir hastalık mıdır?: Domuz grip virüsünün insanlarda yaptığı hastalık öldürücü olmakla beraber olayın sevindirici tarafı hastalığın ölümlere yol açma oranının çok yüksek olmamasıdır. Domuz gribi son iki ay içinde 8 binden fazla insanda görülmüş, bunların 70 kadarı ölmüştür. Buna göre domuz gribinin insanlarda ölüme yol açma oranı yüzde birin de altındadır. Bu virüsün domuzlarda da ölüme yol açma oranı da yüzde 1-4 arasında değişmektedir.
-Nasıl teşhis edilir?: İnfluenza A virüsünün teşhisi solunum yolları salgılarında virüsün gösterilmesiyle olur. Hastanın kanında grip virüslerine karşı oluşmuş antikorların ölçülmesiyle de teşhise varılabilir.
Domuz Gribi Sebepleri Neler ?
Ağız kokusunun Nedenleri
Sigara diş tedavinizi de geciktirir
Sigara içmek ağız bölgesinde gelişen yara ve cerrahi işlemlerin iyileşme sürecini negatif yönde etkilemektedir. Bu nedenle diş hekimleri her türlü cerrahi işlem sonrası hastalarına, yara iyileşmesi tamamlanıncaya kadar sigara içmemesini tavsiye eder.
Ağız konusu sigara içmenin en kötü etkilerinden biri
Sigara içmek, halitozis denilen kötü ağız kokusuna neden olur. Sigara içen kişilerde ağız içi kimya bozulur, diş bakteri plağı gelişimi artar ve zamanla dişeti problemleri, tat duyusunda azalma ve sonuçta bağışıklığın düşmesi ile ağızda iltihap odakları oluşur. Nikotin bütün tütün ürünleri içinde en yaygın bilinenidir. Etkilerinden birinin de tükürük miktarını azaltması olduğu bilinmektedir. Tükürük miktarının azalması ağız kuruluğu, bakteri plak oluşumu ve buna bağlı ağız kokusunu tetikler.
Kanserin öncüsü Lökoplaki en çok sigara içenlerde görülüyor
Sigaranın ağızda neden olduğu en önemli hastalıklardan biri de “lökoplaki”dir. Yani beyaz damak… önemlidir çünkü kanserin öncüsü olabilir. Hastalığın belirtileri tükürük kanal çıkışlarında, yanak içlerinde, damakta, dişetlerinde, dilde, boğaz duvarında ve bazen de gırtlakta beyaz ya da mavimsi beyaz kalınlaşmalar şeklinde tarif edilebilir. Zaman zaman bu kalınlıklar sert ya da kabuklu olabilir. Hastalığın asıl nedeni bilinmese de en çok sigara içenlerde rastlanır.
Sigara içmek ağız bölgesinde gelişen yara ve cerrahi işlemlerin iyileşme sürecini negatif yönde etkilemektedir. Bu nedenle diş hekimleri her türlü cerrahi işlem sonrası hastalarına, yara iyileşmesi tamamlanıncaya kadar sigara içmemesini tavsiye eder.
Ağız konusu sigara içmenin en kötü etkilerinden biri
Sigara içmek, halitozis denilen kötü ağız kokusuna neden olur. Sigara içen kişilerde ağız içi kimya bozulur, diş bakteri plağı gelişimi artar ve zamanla dişeti problemleri, tat duyusunda azalma ve sonuçta bağışıklığın düşmesi ile ağızda iltihap odakları oluşur. Nikotin bütün tütün ürünleri içinde en yaygın bilinenidir. Etkilerinden birinin de tükürük miktarını azaltması olduğu bilinmektedir. Tükürük miktarının azalması ağız kuruluğu, bakteri plak oluşumu ve buna bağlı ağız kokusunu tetikler.
Ağız kokusunun Nedenleri
Kanserin öncüsü Lökoplaki en çok sigara içenlerde görülüyor
Sigaranın ağızda neden olduğu en önemli hastalıklardan biri de “lökoplaki”dir. Yani beyaz damak… önemlidir çünkü kanserin öncüsü olabilir. Hastalığın belirtileri tükürük kanal çıkışlarında, yanak içlerinde, damakta, dişetlerinde, dilde, boğaz duvarında ve bazen de gırtlakta beyaz ya da mavimsi beyaz kalınlaşmalar şeklinde tarif edilebilir. Zaman zaman bu kalınlıklar sert ya da kabuklu olabilir. Hastalığın asıl nedeni bilinmese de en çok sigara içenlerde rastlanır.
14 Mayıs 2009 Perşembe
Gençlik iksiri
Protect & Perfect Intense güzellik kremi, Man- chester Üniversitesi’ndeki testlerden sonra etkisi bilimsel olarak kanıtlanan dünyanın ilk antia-ging kremi oldu. Krem, fibrillin isimli maddenin üretimini artırarak cildin genç kalmasını sağlıyor
İlk olarak 2003’te piyasaya sürülen Protect & Perfect güzellik kremi, İngiliz bilim adamı Steward Long tarafından büyük bir gizlilikle geliştirilmişti. Piyasaya çıktığı ilk günde mağazanın 2 haftalık stoğu yoğun talep üzerine anında tükendi ve 9 ay içinde 6 milyon krem satıldı. Bunun ardından çalışmalarına devam eden Steward Long, Protect & Perfect Intense’i geliştirdi. 18 ay önce Refine and Rewind ismiyle satışa sulunan ürünün cildi sıkılaştırma ve kırışıklıkları gidermede diğer nemlediricilere oranla 2 kat daha etkili olduğu öne sürülüyordu. Ancak 30 ml’si 20 sterline satılan kremin üreticisi Boots, bunu bilimsel olarak kanıtlamaya karar verdi. Manchester Üniversitesi’nin bağımsız bilim adamları tarafından yürütülen ve British Dermatology dergisinde yayınlanan araştırmalarda krem 1 yıl boyunca 60 gönüllü üzerinde denendi. Testler, Protect & Perfect Intense’i kullananların yüzde 70’inin kırışıklıklarında önemli oranda azalma görüldüğünü ve cildin canlandığını ortaya koydu. Uzmanlardan da onay alan krem, içerdiği vitamin, protein, bitki özleri ve antioksidanlar sayesinde cildin sıkı ve gergin kalmasını sağlayan ancak güneş ve yaşlanmanın etkisiyle giderek azalan “fibrillin” isimli bir maddenin üretimini artırıyor.
İlk olarak 2003’te piyasaya sürülen Protect & Perfect güzellik kremi, İngiliz bilim adamı Steward Long tarafından büyük bir gizlilikle geliştirilmişti. Piyasaya çıktığı ilk günde mağazanın 2 haftalık stoğu yoğun talep üzerine anında tükendi ve 9 ay içinde 6 milyon krem satıldı. Bunun ardından çalışmalarına devam eden Steward Long, Protect & Perfect Intense’i geliştirdi. 18 ay önce Refine and Rewind ismiyle satışa sulunan ürünün cildi sıkılaştırma ve kırışıklıkları gidermede diğer nemlediricilere oranla 2 kat daha etkili olduğu öne sürülüyordu. Ancak 30 ml’si 20 sterline satılan kremin üreticisi Boots, bunu bilimsel olarak kanıtlamaya karar verdi. Manchester Üniversitesi’nin bağımsız bilim adamları tarafından yürütülen ve British Dermatology dergisinde yayınlanan araştırmalarda krem 1 yıl boyunca 60 gönüllü üzerinde denendi. Testler, Protect & Perfect Intense’i kullananların yüzde 70’inin kırışıklıklarında önemli oranda azalma görüldüğünü ve cildin canlandığını ortaya koydu. Uzmanlardan da onay alan krem, içerdiği vitamin, protein, bitki özleri ve antioksidanlar sayesinde cildin sıkı ve gergin kalmasını sağlayan ancak güneş ve yaşlanmanın etkisiyle giderek azalan “fibrillin” isimli bir maddenin üretimini artırıyor.
Kalp Hastalıkları Riski
Kalp hastalıkları, kanser ve inmeden sonra ölüm riski taşıyan dördüncü hastalık...
Alzheimer Derneği Mersin Şube Başkanı Selami Gedik, günümüzde yaşlılarda kalp hastalıkları, kanser ve inmeden sonra ölüm riski taşıyan dördüncü hastalığın "Alzheimer' olduğunu belirtti.
Alzheimer hastalığında en önemli görevin hasta yakınlarına düştüğünü söyleyen Alzheimer Derneği Mersin Şube Başkanı Selami Gedik, "Başlangıçta bir hastanız varken zamanla iki hastanız oluyor. Hasta ve ona bakmakla yükümlü hasta yakını. Hasta yakınlarının hastalığın niteliğini, belirtilerini, ortaya çıkabilecek sorunları ve bunlarla başa çıkma yollarını iyi anlamaları, hem kendi ruh sağlıkları ve mutlulukları, hem de hastanın bakımını en iyi şekilde yapabilmeleri için çok önemli" diye konuştu.
"HASTALIĞIN MALİYETİ OLDUKÇA YÜKSEK"
Selami Gedik, "Günümüzde yaşlılarda kalp hastalıkları, kanser ve inmeden sonra en sık karşılaşılan dördüncü hastalık olan Alzheimer hastalığının mali portresi de ülke bütçelerini derinden etkileyecek büyüklüktedir. 2050 yılında dünyadaki yaşlı insanların sayısının çocukların sayısını aşacağını düşünürsek, bundan tek sonuç çıkarabiliriz: Alzheimer önümüzdeki yıllarda gündemimizi daha da çok meşgul edecek" dedi.
"BUNAMA KADER DEĞİLDİR"
Tehlike sinyalleri veren Alzheimer hastalığını, durduran ya da geri döndüren bir tedavi şekli bulunmasa da, hastalığın belirtilerini belli ölçülerde gidererek, hem hastanın hem de yakınlarının yaşam kalitesini mevcut artırabilecek tedavi yöntemlerinin mevcut olduğunu ifade eden Gedik, "Bunama yaşlılığın kaderi değildir. Bunu bir mesaj olarak hasta ve hasta yakınlarına vererek hayatlarını kolaylaştırmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
"PAYLAŞTIKÇA YÜK AZALIR"
Hastalığın toplumda daha iyi tanınması, bakım desteğinin sağlanması ve bu konudaki bilimsel çalışmaların artırılması için çaba gösterdiklerini söyleyen Gedik, "Özellikle hasta yakınlarıyla sürekli diyalog içerisinde olup, bilgi ve deneyim paylaşımını sağlıyoruz" dedi. Alzheimer hasta ve hasta yakınları ile uzmanlar arsında bir köprü oluşturmak amacıyla düzenli olarak aylık eğitim toplantıları düzenlediklerini belirten Gedik, "Alzheimer hastalığının paylaştıkça yükü azalacak" dedi.(habertürk)
Alzheimer Derneği Mersin Şube Başkanı Selami Gedik, günümüzde yaşlılarda kalp hastalıkları, kanser ve inmeden sonra ölüm riski taşıyan dördüncü hastalığın "Alzheimer' olduğunu belirtti.
Alzheimer hastalığında en önemli görevin hasta yakınlarına düştüğünü söyleyen Alzheimer Derneği Mersin Şube Başkanı Selami Gedik, "Başlangıçta bir hastanız varken zamanla iki hastanız oluyor. Hasta ve ona bakmakla yükümlü hasta yakını. Hasta yakınlarının hastalığın niteliğini, belirtilerini, ortaya çıkabilecek sorunları ve bunlarla başa çıkma yollarını iyi anlamaları, hem kendi ruh sağlıkları ve mutlulukları, hem de hastanın bakımını en iyi şekilde yapabilmeleri için çok önemli" diye konuştu.
"HASTALIĞIN MALİYETİ OLDUKÇA YÜKSEK"
Selami Gedik, "Günümüzde yaşlılarda kalp hastalıkları, kanser ve inmeden sonra en sık karşılaşılan dördüncü hastalık olan Alzheimer hastalığının mali portresi de ülke bütçelerini derinden etkileyecek büyüklüktedir. 2050 yılında dünyadaki yaşlı insanların sayısının çocukların sayısını aşacağını düşünürsek, bundan tek sonuç çıkarabiliriz: Alzheimer önümüzdeki yıllarda gündemimizi daha da çok meşgul edecek" dedi.
"BUNAMA KADER DEĞİLDİR"
Tehlike sinyalleri veren Alzheimer hastalığını, durduran ya da geri döndüren bir tedavi şekli bulunmasa da, hastalığın belirtilerini belli ölçülerde gidererek, hem hastanın hem de yakınlarının yaşam kalitesini mevcut artırabilecek tedavi yöntemlerinin mevcut olduğunu ifade eden Gedik, "Bunama yaşlılığın kaderi değildir. Bunu bir mesaj olarak hasta ve hasta yakınlarına vererek hayatlarını kolaylaştırmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
"PAYLAŞTIKÇA YÜK AZALIR"
Hastalığın toplumda daha iyi tanınması, bakım desteğinin sağlanması ve bu konudaki bilimsel çalışmaların artırılması için çaba gösterdiklerini söyleyen Gedik, "Özellikle hasta yakınlarıyla sürekli diyalog içerisinde olup, bilgi ve deneyim paylaşımını sağlıyoruz" dedi. Alzheimer hasta ve hasta yakınları ile uzmanlar arsında bir köprü oluşturmak amacıyla düzenli olarak aylık eğitim toplantıları düzenlediklerini belirten Gedik, "Alzheimer hastalığının paylaştıkça yükü azalacak" dedi.(habertürk)
Kuş ve Domuz Gribi
Kuş ve domuz gribi genetik olarak birleşirse...
Londra'daki Queen Mary Koleji'nden virüs uzmanı John Oxford, H1N1 domuz gribi ve H5N1 kuş gribi virüslerinin bir kişiye aynı anda bulaşması halinde, bu virüslerin gen alışverişinde bulunabileceklerini ve çok tehlikeli, insandan insana bulaşabilen yeni bir virüsün ortaya çıkabileceğini belirtti.
Oxford, önemsizden önemliye artan şekilde numaralandığında, mevsimsel grip 3, domuz gribi 5, kuş gribi 6'ncı olurken, domuz ve kuş griplerinin birleşmesiyle ortaya çıkacak virüsün önem derecesinin en az 7 olacağını vurguladı.
Mutasyon olası ama endişeye gerek yok
Ancak Fransız uzman Bruno Lina, durumun abartılmamasından yana olduğunu belirtti.
Kuş ve domuz griplerinin birleşerek yeni bir virüsün ortaya çıkmasının mümkün olduğunu söyleyen Lina, ancak 6 yıldır laboratuvarda bile kuş gribi ve insandaki grip virüsünden başka bir virüs meydana getirmeyi başaramadıklarını, bu virüslerin "bir araya gelmek istemediklerini" söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre, 2003'ten bu yana H5N1 virüsünün neden olduğu kuş gribi nedeniyle dünya genelinde 250'den fazla kişi öldü. İnsana bulaşması zor olsa da kuş gribi virüsü genellikle öldürücü.
H1N1 virüsünün neden olduğu domuz gribi ise insandan insana kolayca geçebiliyor ancak bu virüsten ölüm oranı nispeten düşük.
Londra'daki Queen Mary Koleji'nden virüs uzmanı John Oxford, H1N1 domuz gribi ve H5N1 kuş gribi virüslerinin bir kişiye aynı anda bulaşması halinde, bu virüslerin gen alışverişinde bulunabileceklerini ve çok tehlikeli, insandan insana bulaşabilen yeni bir virüsün ortaya çıkabileceğini belirtti.
Oxford, önemsizden önemliye artan şekilde numaralandığında, mevsimsel grip 3, domuz gribi 5, kuş gribi 6'ncı olurken, domuz ve kuş griplerinin birleşmesiyle ortaya çıkacak virüsün önem derecesinin en az 7 olacağını vurguladı.
Mutasyon olası ama endişeye gerek yok
Ancak Fransız uzman Bruno Lina, durumun abartılmamasından yana olduğunu belirtti.
Kuş ve domuz griplerinin birleşerek yeni bir virüsün ortaya çıkmasının mümkün olduğunu söyleyen Lina, ancak 6 yıldır laboratuvarda bile kuş gribi ve insandaki grip virüsünden başka bir virüs meydana getirmeyi başaramadıklarını, bu virüslerin "bir araya gelmek istemediklerini" söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre, 2003'ten bu yana H5N1 virüsünün neden olduğu kuş gribi nedeniyle dünya genelinde 250'den fazla kişi öldü. İnsana bulaşması zor olsa da kuş gribi virüsü genellikle öldürücü.
H1N1 virüsünün neden olduğu domuz gribi ise insandan insana kolayca geçebiliyor ancak bu virüsten ölüm oranı nispeten düşük.
25 Şubat 2009 Çarşamba
Bebeklerde Gaz Sancıları
Gaz sancıları; bebeklerin çoğunda görülen, zarar verici olmayan, belli bir süre ile sınırlı fizyolojik bir olaydır. Öncelikle bebeğin gaz sancısı dışındaki herhangi bir sebepten dolayı ağlamadığını tespit etmemiz gereklidir.
Bunlar
*Açlık
*Diş çıkarma
*Kulak ağrısı
*İshal
*Başka sebeplerle oluşan barsak spazmları
*İdrar yolu enfeksiyonları
*Popo (anüs) çevresindeki yara ve çatlaklar
*Pişik
*Pamukçuk
*Gizli veya belirgin fıtıklar
*Ağız ve dişeti sorunları
*Vücudun herhangi bir yerindeki kırıklar
*Bazı sinirsel hastalıklara eşlik eden ağlama tipleri...
Bunları ayırt etmek için mutlaka çocuk hekiminize danışmanız gereklidir.
En çok karıştığı durum olan açlıktan ağlayıp ağlamadığını saptamak kolaydır. Anne sütünü verdiğinizde susuyorsa sebep açlıktır. Yok eğer susmuyorsa her ağladığında inatla anne sütü veya mama veriliyorsa, sırf bu yüzden gaz sancısı daha da artabilir. Sık ve düzensiz beslenen çocukların gaz sancıları daha da artabilir. Hele erken dönemde başlanan ek gıdalar bu tabloyu iyice kötüleştirebilir.
Bebeklere şekerli su verilmesi, emziklerin bala veya pekmeze batırılarak verilmesi, çok erken aylarda nişastalı gıdalara başlanması, meyve ve meyve sularının gereğinden çok verilmesi veya meyvelerin olgunlaşmamış olması da gazı artırır.
Gereğinden fazla su içirilen veya tam tersi yeterince su verilmeyen bebeklerde de gaz fazla olur.
Uzun süre açıkta kalan yiyecekler (özellikle süt ve sütlü yiyecekler), iyi temizlenmemiş şişe-kaşık ve emzikler, uzun süre kapağı kapatılmamış şuruplar (vitaminler, antibiyotikler, ateş düşürücü-ağrı kesiciler) de basit mikrobik kirlenmeler nedeniyle gaz yapabilirler.
Altının uzun süre ıslak bırakılması, bulunduğu ortamın aşırı sıcak veya soğuk olması, uzun süre aynı konumda yatırılması da gazı artırabilir.
Bebeğin kundaklanması, hareket kabiliyetini sınırlayan kuşaklarla sarılması da gazı artırabilir.
Annenin beslenmesinin gaz oluşumundaki rolü sanıldığı kadar belirgin değildir.
Anne ve babanın sakin, hoşgörülü ve sevecen olması çok önemlidir.
Gazlı Bebeklerde Neler Yapılabilir?
*Anne ve babanın sakin olması, bebeğe şefkatle ve güvenle yaklaşması
*Aşırı sıcak veya soğuk ortam oluşturulmamalı,
*Dar ve sıkıcı veya üst üste giysiler giydirilmemeli,
*Besinler hazırlanırken hijyen (temizlik) kurallarına uyulmalı,
*Bebekler hep aynı pozisyonda yatırılmamalı, yan olarak veya karın üstü yatırılmalı (karın üstü yatırılırken bir kişinin bebeğin yanından ayrılmaması gerekiyor),
*Karnına ve ayaklarına ılık bezler konulmalı,
*Her beslenmeden sonra en az yarım saat ve en az iki kere "Gark" edene kadar gazı çıkartılmalı,
*Bebeğe okşayarak ve severek güzel sözler söylenmeli,
*Sinirsiz olduğu bir zamanda bebeğe uygun masaj yapılmalı,
*Gereğinden fazla emdirilmemeli, gereksiz yere ek besinler verilmemeli,
*Rezene çayı ve anason verilebilir.
*Doktorunuza görünmeli ve onun önerilerine uymalısınız.a, antikor denilen sıvısal maddelerin çocuklara hazır olarak dışardan sunulması, kısa süren bir koruma sağlamasına karşın hastalıklardan korunmada önemli bir yer tutar. Bu antikorlar, anneden çocuğuna rahim içindeyken kan yoluyla geçebildiği gibi anne sütüyle de aktarılabilmektedir. Buna "pasif doğal" bağışıklık adı verilir. Süt verme süresince ve doğum sonrasında 4-6 ay süreyle süt çocuğunu bir çok hastalığa karşı korur. Bir de "pasif edinsel" bağışıklık mevcuttur. Yine bir süre için etkili olan bu immun yanıt, piyasada satılan çeşitli "gamma globulinler" ile sağlanır. Gamma globulin preparatları insanlardan, hayvanlardan ya da genetik teknolojilerle elde edilen tekli veya çoklu antikor karışımlarıdır. Yeri geldikçe her bir öge ayrıntılarıyla ele alınacaktır.
Bunlar
*Açlık
*Diş çıkarma
*Kulak ağrısı
*İshal
*Başka sebeplerle oluşan barsak spazmları
*İdrar yolu enfeksiyonları
*Popo (anüs) çevresindeki yara ve çatlaklar
*Pişik
*Pamukçuk
*Gizli veya belirgin fıtıklar
*Ağız ve dişeti sorunları
*Vücudun herhangi bir yerindeki kırıklar
*Bazı sinirsel hastalıklara eşlik eden ağlama tipleri...
Bunları ayırt etmek için mutlaka çocuk hekiminize danışmanız gereklidir.
En çok karıştığı durum olan açlıktan ağlayıp ağlamadığını saptamak kolaydır. Anne sütünü verdiğinizde susuyorsa sebep açlıktır. Yok eğer susmuyorsa her ağladığında inatla anne sütü veya mama veriliyorsa, sırf bu yüzden gaz sancısı daha da artabilir. Sık ve düzensiz beslenen çocukların gaz sancıları daha da artabilir. Hele erken dönemde başlanan ek gıdalar bu tabloyu iyice kötüleştirebilir.
Bebeklere şekerli su verilmesi, emziklerin bala veya pekmeze batırılarak verilmesi, çok erken aylarda nişastalı gıdalara başlanması, meyve ve meyve sularının gereğinden çok verilmesi veya meyvelerin olgunlaşmamış olması da gazı artırır.
Gereğinden fazla su içirilen veya tam tersi yeterince su verilmeyen bebeklerde de gaz fazla olur.
Uzun süre açıkta kalan yiyecekler (özellikle süt ve sütlü yiyecekler), iyi temizlenmemiş şişe-kaşık ve emzikler, uzun süre kapağı kapatılmamış şuruplar (vitaminler, antibiyotikler, ateş düşürücü-ağrı kesiciler) de basit mikrobik kirlenmeler nedeniyle gaz yapabilirler.
Altının uzun süre ıslak bırakılması, bulunduğu ortamın aşırı sıcak veya soğuk olması, uzun süre aynı konumda yatırılması da gazı artırabilir.
Bebeğin kundaklanması, hareket kabiliyetini sınırlayan kuşaklarla sarılması da gazı artırabilir.
Annenin beslenmesinin gaz oluşumundaki rolü sanıldığı kadar belirgin değildir.
Anne ve babanın sakin, hoşgörülü ve sevecen olması çok önemlidir.
Gazlı Bebeklerde Neler Yapılabilir?
*Anne ve babanın sakin olması, bebeğe şefkatle ve güvenle yaklaşması
*Aşırı sıcak veya soğuk ortam oluşturulmamalı,
*Dar ve sıkıcı veya üst üste giysiler giydirilmemeli,
*Besinler hazırlanırken hijyen (temizlik) kurallarına uyulmalı,
*Bebekler hep aynı pozisyonda yatırılmamalı, yan olarak veya karın üstü yatırılmalı (karın üstü yatırılırken bir kişinin bebeğin yanından ayrılmaması gerekiyor),
*Karnına ve ayaklarına ılık bezler konulmalı,
*Her beslenmeden sonra en az yarım saat ve en az iki kere "Gark" edene kadar gazı çıkartılmalı,
*Bebeğe okşayarak ve severek güzel sözler söylenmeli,
*Sinirsiz olduğu bir zamanda bebeğe uygun masaj yapılmalı,
*Gereğinden fazla emdirilmemeli, gereksiz yere ek besinler verilmemeli,
*Rezene çayı ve anason verilebilir.
*Doktorunuza görünmeli ve onun önerilerine uymalısınız.a, antikor denilen sıvısal maddelerin çocuklara hazır olarak dışardan sunulması, kısa süren bir koruma sağlamasına karşın hastalıklardan korunmada önemli bir yer tutar. Bu antikorlar, anneden çocuğuna rahim içindeyken kan yoluyla geçebildiği gibi anne sütüyle de aktarılabilmektedir. Buna "pasif doğal" bağışıklık adı verilir. Süt verme süresince ve doğum sonrasında 4-6 ay süreyle süt çocuğunu bir çok hastalığa karşı korur. Bir de "pasif edinsel" bağışıklık mevcuttur. Yine bir süre için etkili olan bu immun yanıt, piyasada satılan çeşitli "gamma globulinler" ile sağlanır. Gamma globulin preparatları insanlardan, hayvanlardan ya da genetik teknolojilerle elde edilen tekli veya çoklu antikor karışımlarıdır. Yeri geldikçe her bir öge ayrıntılarıyla ele alınacaktır.
Sivrisinek,Parazit,Sıtma Gibi Aşılar
Hayvanların parazitlere karşı aşılanmalarıyla elde edilen başarılı sonuçlar, insanlarda da anti parazit aşıların kullanımı konusunda cesaret uyandırmıştır. Araştırmalardan elde edilen ilk sonuçlar oldukça sevindiricidir. Sistosoma, tatlı su sivrisinekleriyle bulaştırılan, tedavisi için herhangi bir ilaç olmadığı için aşıyla korunmanın önemli olduğu aşikar olan bir parazittir.
Hayvan deneylerinde yüz güldürücü sonuçlar alınmıştır. Ancak insanlarda kullanılabilecek bir aşı henüz geliştirilememiştir. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Tripanosoma, uyku hastalığına neden olan parazittir. Amerika ve Afrika kıtasında görülen hastalığın farklı iki tipi için ayrı aşı geliştirilmesi çabaları halen sürmektedir.
Sıtma, plazmodyum adı verilen parazitin yolaçtığı ciddi bir hastalıktır. Ülkemizde özellikle Çukurova Bölgesinde halen sıkça görülmektedir. Sivrisineklerle insandan insana bulaştırılır, hastalığın kontrol altına alınması için tüm dünyada sürdürülen gayretler henüz istenilen ölçüde başarılı değildir.
Her yıl Afrika'da 1 milyon çocuk sıtma nedeniyle ölmektedir. Bu hastalığa karşı doğal bağışıklık yavaş geliştiği için sıtma atakları yıllarca devam eder. Sağ kalanlarda 10 yıl gibi bir süre içinde hastalık gerileyebilir.
Moreno ve Patarroyo 1989 yılında, sıtmaya karşı geliştirdikleri sentetik aşılarını bilim dünyasına duyurmuşlardır. Gönüllü insanlarda yapılan araştırmalar, aşının etkili olduğunu göstermiştir. Ancak geniş çaplı saha uygulamaları yapmadan kesin bir güven oluşması olası değildir.
Hayvan deneylerinde yüz güldürücü sonuçlar alınmıştır. Ancak insanlarda kullanılabilecek bir aşı henüz geliştirilememiştir. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Tripanosoma, uyku hastalığına neden olan parazittir. Amerika ve Afrika kıtasında görülen hastalığın farklı iki tipi için ayrı aşı geliştirilmesi çabaları halen sürmektedir.
Sıtma, plazmodyum adı verilen parazitin yolaçtığı ciddi bir hastalıktır. Ülkemizde özellikle Çukurova Bölgesinde halen sıkça görülmektedir. Sivrisineklerle insandan insana bulaştırılır, hastalığın kontrol altına alınması için tüm dünyada sürdürülen gayretler henüz istenilen ölçüde başarılı değildir.
Her yıl Afrika'da 1 milyon çocuk sıtma nedeniyle ölmektedir. Bu hastalığa karşı doğal bağışıklık yavaş geliştiği için sıtma atakları yıllarca devam eder. Sağ kalanlarda 10 yıl gibi bir süre içinde hastalık gerileyebilir.
Moreno ve Patarroyo 1989 yılında, sıtmaya karşı geliştirdikleri sentetik aşılarını bilim dünyasına duyurmuşlardır. Gönüllü insanlarda yapılan araştırmalar, aşının etkili olduğunu göstermiştir. Ancak geniş çaplı saha uygulamaları yapmadan kesin bir güven oluşması olası değildir.
Etiketler:
Parazit,
sağlık port,
Sıtma Gibi Aşılar,
sinek aşısı,
Sivrisinek
24 Şubat 2009 Salı
Horlama Sorunu
Bazı durumlarda basit önlemlerle horlamanın giderilmesi mümkün olabilir. Kilo verme, akşam yemeğini erken ve hafif yeme, alkol almama, sırtüstü yatmama vb. Bazen diş protezi uzmanı tarafından hazırlanan ve hastanın uyuyacağı sırada taktığı, alt çeneyi öne çekici protezler de sorunun çözümü olabilir. Hastanın hayatını tehdit edecek seviyede (ileri derecede) uykuda solunum duraklamaları varsa , bu durumda ilk seçenek pozitif basınçlı hava sistemi (CPAP) olacaktır.Bu sistemde kişi uyurken burundan maske aracılığı ile sürekli hava verilir. Bu tedavinin, belli bir disiplinle sürekli kullanımı gerekir.
RADYOFREKANS DALGALARI İLE TEDAVİ
Radyofrekans dalgaları ile küçük dil, yumuşak damak ve dil kökü müdahaleleri, bu alanda geliştirilmiş en yeni tekniklerden biridir. Bu yöntem genel anestezi gerektirmez ve yumuşak damak fonksiyonlarında herhangi bir kayba yol açmaz. Ayrıca tedavi sonrasında herhangi bir boğaz ağrısı da görülmez. Ancak geleneksel cerrahi yöntemlere göre uygulama alanı oldukça kısıtlıdır. Yapılan muayene ve tetkikler sonucunda sarkık ve ince yapılı yumuşak damak horlamaya sebep oluyorsa, bu hastalarda radyofrekans ile tedaviye adaydır. Hasta yarı oturur pozisyonda iken lokal anestezi altında uygulanabilen işlem yaklaşık 5 dakika sürer. Üç hafta ara ile 4-5 seans uygulanır. Uykuda soluk duraklamaları olan kişilerde diğer tedavi yöntemleri tercih edilmelidir.
LAZERLE TEDAVİ
Lazer ile yapılacak bir cerrahi işlem ile horlama sorununuzdan kurtulabilirsiniz. Bu yöntemde, hasta oturur pozisyonda konforlu bir koltuğa yerleştirilir. Kısaca LAUP adı verilen bu işlem, lokal anestezi altında yapılır. Lokal anestezi sonrası uvula denilen yumuşak damağın sarkan parçası (küçük dil) lazer ile kesilerek yeniden şekillendirilir. En fazla yarım saat süren bu işlem sonrası hastanın hastanede yatması gerekmez. Uykuda soluk duraklamaları olan hastalar için , tek başına lazer tedavisi, çoğu zaman yeterli olmaz. Diğer tekniklerle kombine olarak lazer tedavisinden de faydalanabilir.
CERRAHİ TEDAVİ
Lazer ve radyofrekans tedavisine uygun olmayan hastalar için farklı tedavi seçenekleri de uygulanmakta. Gerektiğinde tedavi için burun tıkanıklığını giderici bir cerrahi işlem yapılmaktadır. Eğer dil kökü aşırı büyükse küçültülmeye yada öne çekmeye yönelik operasyonlar uygulanır. Uykuda solunum duraklamaları olan bir hastanın alt ve üst çenesinde yapısal bir problem varsa, bunun giderilmesine yönelik (çenenin öne çekilmesi gibi) operasyonlar yapılabilir.
RADYOFREKANS DALGALARI İLE TEDAVİ
Radyofrekans dalgaları ile küçük dil, yumuşak damak ve dil kökü müdahaleleri, bu alanda geliştirilmiş en yeni tekniklerden biridir. Bu yöntem genel anestezi gerektirmez ve yumuşak damak fonksiyonlarında herhangi bir kayba yol açmaz. Ayrıca tedavi sonrasında herhangi bir boğaz ağrısı da görülmez. Ancak geleneksel cerrahi yöntemlere göre uygulama alanı oldukça kısıtlıdır. Yapılan muayene ve tetkikler sonucunda sarkık ve ince yapılı yumuşak damak horlamaya sebep oluyorsa, bu hastalarda radyofrekans ile tedaviye adaydır. Hasta yarı oturur pozisyonda iken lokal anestezi altında uygulanabilen işlem yaklaşık 5 dakika sürer. Üç hafta ara ile 4-5 seans uygulanır. Uykuda soluk duraklamaları olan kişilerde diğer tedavi yöntemleri tercih edilmelidir.
LAZERLE TEDAVİ
Lazer ile yapılacak bir cerrahi işlem ile horlama sorununuzdan kurtulabilirsiniz. Bu yöntemde, hasta oturur pozisyonda konforlu bir koltuğa yerleştirilir. Kısaca LAUP adı verilen bu işlem, lokal anestezi altında yapılır. Lokal anestezi sonrası uvula denilen yumuşak damağın sarkan parçası (küçük dil) lazer ile kesilerek yeniden şekillendirilir. En fazla yarım saat süren bu işlem sonrası hastanın hastanede yatması gerekmez. Uykuda soluk duraklamaları olan hastalar için , tek başına lazer tedavisi, çoğu zaman yeterli olmaz. Diğer tekniklerle kombine olarak lazer tedavisinden de faydalanabilir.
CERRAHİ TEDAVİ
Lazer ve radyofrekans tedavisine uygun olmayan hastalar için farklı tedavi seçenekleri de uygulanmakta. Gerektiğinde tedavi için burun tıkanıklığını giderici bir cerrahi işlem yapılmaktadır. Eğer dil kökü aşırı büyükse küçültülmeye yada öne çekmeye yönelik operasyonlar uygulanır. Uykuda solunum duraklamaları olan bir hastanın alt ve üst çenesinde yapısal bir problem varsa, bunun giderilmesine yönelik (çenenin öne çekilmesi gibi) operasyonlar yapılabilir.
Diş Dolguları
Diş çürümesi diş dolguları : çoğu kez belirtileri fark etmişsinizdir. Ancak düzenli muayeneniz için diş hekiminize gittiğinizde, diş hekiminiz diş çürüğünüzü bulur. Ancak, bazı durumlarda: tatlı, çok sıcak ya da çok soğuk bir şey yediğinizde dişinizde hafif bir ağrı hissedebilirsiniz. Bu, diş çürümesinin en erken belirtisidir.
Eğer, tatlı, sıcak ya da soğuk yiyecekler yerken keskin bir ağrı duyuyorsanız, bu daha ciddi bir çürümenin işaretidir. Bu durumların her birinde, çürüme süreci, dişin çürüyen kısmı temizlenerek (oyularak) ve bunun yerine dolgu konularak durdurulabilir.
Eğer diş çürümesi yaygınlaşmış ise ya da siz özellikle çok hassassanız, ağrıyı kesmek için lokal anestezi (diş etlerine yapılan iğne yoluyla) uygulanabilir. Duruma göre bazı diş hekimleri rahatsızlık ve endişeyi azaltmak için diazot monoksit verebilirler. Eğer, ilaçla tedavi görüyor iseniz, herhangi bir anestezik almadan önce bunu mutlaka diş hekiminize söyleyin.çünkü, birlikte alınan belirli ilaçlar ve anestezikler ters reaksiyonlar doğurabilir.
Etkilenmiş bölüm bir kez temizlendiğinde, diş hekiminiz artık dişinizi iyileştirmeye hazırlanacaktır. Kullanılan dolgu tipi dişin konumuna ve işlevine bağlıdır çiğneme işlevinin çoğunu yapan azı dişleri daha fazla basınca maruz kalırlar ve ön dişlerden daha dayanıklı bir maddeye gereksinimleri vardır. Buna ek olarak, eğer mümkünse ön dişdeki bir dolgu, dişin kendi rengiyle uyumlu olmalıdır.
Bazen, çürüme yaygın olduğunda, dişinizin tedaviye reaksiyonu ve hassasiyetinin gözlemlenmesini sağlamak için geçici bir dolgu yapılabilir. Birkaç hafta sonra, ters belirti ya da şikayetler yoksa, diş hekiminiz dolguyu çıkarır ve yerine kalıcı dolguyu koyar.
Eğer, tatlı, sıcak ya da soğuk yiyecekler yerken keskin bir ağrı duyuyorsanız, bu daha ciddi bir çürümenin işaretidir. Bu durumların her birinde, çürüme süreci, dişin çürüyen kısmı temizlenerek (oyularak) ve bunun yerine dolgu konularak durdurulabilir.
Eğer diş çürümesi yaygınlaşmış ise ya da siz özellikle çok hassassanız, ağrıyı kesmek için lokal anestezi (diş etlerine yapılan iğne yoluyla) uygulanabilir. Duruma göre bazı diş hekimleri rahatsızlık ve endişeyi azaltmak için diazot monoksit verebilirler. Eğer, ilaçla tedavi görüyor iseniz, herhangi bir anestezik almadan önce bunu mutlaka diş hekiminize söyleyin.çünkü, birlikte alınan belirli ilaçlar ve anestezikler ters reaksiyonlar doğurabilir.
Etkilenmiş bölüm bir kez temizlendiğinde, diş hekiminiz artık dişinizi iyileştirmeye hazırlanacaktır. Kullanılan dolgu tipi dişin konumuna ve işlevine bağlıdır çiğneme işlevinin çoğunu yapan azı dişleri daha fazla basınca maruz kalırlar ve ön dişlerden daha dayanıklı bir maddeye gereksinimleri vardır. Buna ek olarak, eğer mümkünse ön dişdeki bir dolgu, dişin kendi rengiyle uyumlu olmalıdır.
Bazen, çürüme yaygın olduğunda, dişinizin tedaviye reaksiyonu ve hassasiyetinin gözlemlenmesini sağlamak için geçici bir dolgu yapılabilir. Birkaç hafta sonra, ters belirti ya da şikayetler yoksa, diş hekiminiz dolguyu çıkarır ve yerine kalıcı dolguyu koyar.
Diş Çürükleri ve Diş Çürük tedavisi
Diş çürüğünün kendiliğinden iyileşmediğini ve çürüyen yapının tamir olmadığını biliriz. Çürük tedavi edilmezse ilerler. Öyleyse, mutlaka çürük dişi doldurmak gerekir. Henüz diş özüne kadar ilerlememiş çürükler şöyle tedavi edilir:
1. Önce Çürük Temizlenir
Mine ve dentin çok sert yapılardır. Çürüğü temizlerken bu yapıların kaldırılması gerekir. Çürük, frez dediğimiz özel uçlarla temizlenir. Günümüzde çürük, elmas uçlu veya tungsten çeliğinden yapılmış frezlerle temizlenir. Bu frezler yüksek dönülü, hassas motorlara takılır. Bu motorların dönüşü dakikada 300.000�dir. Saniyede, (ya da 2 sayana kadar) kullanılan alet tam 5.000 devir yapar. Ayrıca dönme esnasında hiç titreşim de yoktur. Biraz ağrı olabilir. Çünkü, dentin yüzeyi biraz hassastır ve kişiden kişiye değişen şiddette ağrı duyulur. Bunun çaresi lokal anestezidir. Lokal anestezi ile hiç ağrı duymadan diş dolgusu yaptırılabilir.
2. Temizlenen Çürük Boşluğu Şekillendirilir
Diş doldurturken sadece çürüğün temizlenmez çürük etrafında bazı düzeltmeler de yapılır. Çürük boşluğunun genişletilmesi �kavite hazırlama� belirli kurallara göre biyomekanik ve yapısal (morfolojik) zorunluluktan dolayı yapılmaktadır.
1. Önce Çürük Temizlenir
Mine ve dentin çok sert yapılardır. Çürüğü temizlerken bu yapıların kaldırılması gerekir. Çürük, frez dediğimiz özel uçlarla temizlenir. Günümüzde çürük, elmas uçlu veya tungsten çeliğinden yapılmış frezlerle temizlenir. Bu frezler yüksek dönülü, hassas motorlara takılır. Bu motorların dönüşü dakikada 300.000�dir. Saniyede, (ya da 2 sayana kadar) kullanılan alet tam 5.000 devir yapar. Ayrıca dönme esnasında hiç titreşim de yoktur. Biraz ağrı olabilir. Çünkü, dentin yüzeyi biraz hassastır ve kişiden kişiye değişen şiddette ağrı duyulur. Bunun çaresi lokal anestezidir. Lokal anestezi ile hiç ağrı duymadan diş dolgusu yaptırılabilir.
2. Temizlenen Çürük Boşluğu Şekillendirilir
Diş doldurturken sadece çürüğün temizlenmez çürük etrafında bazı düzeltmeler de yapılır. Çürük boşluğunun genişletilmesi �kavite hazırlama� belirli kurallara göre biyomekanik ve yapısal (morfolojik) zorunluluktan dolayı yapılmaktadır.
Etiketler:
çürük diş ağrısı,
Diş Çürük tedavisi,
Diş Çürükleri
Diş Beyazlatma
Son yıllarda artan estetik uygulamalar içersinde yer alan �diş beyazlatma(bleaching), kişinin optimal bir estetik görüntüye kavuşmasına yardım eder.
Diş beyazlatma, çeşitli nedenlerle rengi değişikliğe uğramış tek bir dişe uygulanabileceği gibi,tüm dişlere de uygulanabilir.
Beyazlatma uygulamaları ;
1-Office bleaching (muayenehanede uygulama)
2-Home bleaching (evde uygulama)
Şeklinde yapılmaktadır.
Diş beyazlatma, çeşitli nedenlerle rengi değişikliğe uğramış tek bir dişe uygulanabileceği gibi,tüm dişlere de uygulanabilir.
Beyazlatma uygulamaları ;
1-Office bleaching (muayenehanede uygulama)
2-Home bleaching (evde uygulama)
Şeklinde yapılmaktadır.
Diş Bakımı
Dişlerin İç Ve Dış Bakımı.
İç bakımın en önemli özelliği doğru ve dengeli beslenerek vücudumuza özellikle kemiklerimize ve bunun uzantısı olan dişlerimize gereken kalsiyum.,fosfor A,C,D vitaminleri ve diğer vitamin ve mineraller vermek ve vücudu noksan bırakmamaktır.
Dişlerin dış bakımı ise gıdalar ve bakım yöntemi olarak iki kısımda incelenir.Rafine gıdalar(beyaz un,şeker)ve hayvani gıdalar diş aralarına yapışarak çürümeye başlar ve birtakım mikroplar üretirler.Zaman içinde bu mikroplar dişe sirayet ederek dişi çürütürler.
Diş bakımının genelde üç dış hedefi olmalıdır.Birincisi diş aralarında(doğal gıda da alsak) ne kadar gıda artığı varsa (özellikle yemeklerden sonra) bunlardan kurtulmaya çalışmak,diş etlerini kuvvetlendirmek,parlak ve temiz bir görünüm kazandırmak.
Dişlerin dış bakımı ise gıdalar ve bakım yöntemi olarak iki kısımda incelenir. Rafine gıdalar (beyaz un, şeker)ve hayvani gıdalar diş aralarına yapışarak çürümeye başlar ve birtakım mikroplar üretirler. Zaman içinde bu mikroplar dişe sirayet ederek dişi çürütürler.
Diş bakımının genelde üç dış hedefi olmalıdır. Birincisi diş aralarında (doğal gıda da alsak) ne kadar gıda artığı varsa (özellikle yemeklerden sonra) bunlardan kurtulmaya çalışmak, diş etlerini kuvvetlendirmek,parlak ve temiz bir görünüm kazandırmak.
Diş arasındaki artıkların gitmesini sağlamak için her yemekten sonra sadece su ve fırça ile(macunsuz) diş araları iyice temizlenene kadar fırçalanmalıdır.Bu fırçalama bildiğimiz fırçalarla da yapılabilir ya da herhangi,bir dal parçasının ucunu taşla döverek meydana gelen liflerden de olur(Eski Hintlilerin kullandığı ya da İslamiyet�teki misvak gibi, hatta bunun daha sağlıklı olduğu da bilinir) .
İç bakımın en önemli özelliği doğru ve dengeli beslenerek vücudumuza özellikle kemiklerimize ve bunun uzantısı olan dişlerimize gereken kalsiyum.,fosfor A,C,D vitaminleri ve diğer vitamin ve mineraller vermek ve vücudu noksan bırakmamaktır.
Dişlerin dış bakımı ise gıdalar ve bakım yöntemi olarak iki kısımda incelenir.Rafine gıdalar(beyaz un,şeker)ve hayvani gıdalar diş aralarına yapışarak çürümeye başlar ve birtakım mikroplar üretirler.Zaman içinde bu mikroplar dişe sirayet ederek dişi çürütürler.
Diş bakımının genelde üç dış hedefi olmalıdır.Birincisi diş aralarında(doğal gıda da alsak) ne kadar gıda artığı varsa (özellikle yemeklerden sonra) bunlardan kurtulmaya çalışmak,diş etlerini kuvvetlendirmek,parlak ve temiz bir görünüm kazandırmak.
Dişlerin dış bakımı ise gıdalar ve bakım yöntemi olarak iki kısımda incelenir. Rafine gıdalar (beyaz un, şeker)ve hayvani gıdalar diş aralarına yapışarak çürümeye başlar ve birtakım mikroplar üretirler. Zaman içinde bu mikroplar dişe sirayet ederek dişi çürütürler.
Diş bakımının genelde üç dış hedefi olmalıdır. Birincisi diş aralarında (doğal gıda da alsak) ne kadar gıda artığı varsa (özellikle yemeklerden sonra) bunlardan kurtulmaya çalışmak, diş etlerini kuvvetlendirmek,parlak ve temiz bir görünüm kazandırmak.
Diş arasındaki artıkların gitmesini sağlamak için her yemekten sonra sadece su ve fırça ile(macunsuz) diş araları iyice temizlenene kadar fırçalanmalıdır.Bu fırçalama bildiğimiz fırçalarla da yapılabilir ya da herhangi,bir dal parçasının ucunu taşla döverek meydana gelen liflerden de olur(Eski Hintlilerin kullandığı ya da İslamiyet�teki misvak gibi, hatta bunun daha sağlıklı olduğu da bilinir) .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)